23 Aralık 2012 Pazar

Lezbiyen ilişki içerikli soruya soruşturma



LEZBİYEN İLİŞKİYİ ANLATAN SORU


Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur, Hukuk Fakültesi öğrencilerine soruyu yazılı olarak şöyle sordu:

"Bir kozmetik mağazasında çalışan ve eşcinsel eğilimleri olan Azgine, aynı mağazadaki çalışma arkadaşı 17 yaşındaki Safsalake’yi çok beğenmektedir. Bir haftasonu Safsalake’yi akşam yemeğine davet eden Azgine, onunla yemek sırasında alkol alır ve eşcinsellik içerikli fıkralar anlatır ve sıradan ilişkilerden hoşlanmadığını, erkeklerin kadınları anlamadığını, değişik fanteziler yaşamak gerektiğini ve kadın kadına eşcinsel bir ilişkinin çok keyifli olduğunu söyleyerek, onunla birlikte olmak istediğini söyler. Bu teklife çok şaşıran Safsalake, aslında bu durumu çok merak ettiğini ve bir kereden bir şey olmayacağını belirterek teklifi kabul eder. Gece boyunca Azgine, Safsalake’nin vücudunun mahrem yerleri dahil tüm bölgelerine dokunur, okşar ve öper. Kendisine de aynı şeylerin yapılmasını ister ve Safsalake de Azgine’ye aynı fiilleri yapar.

Gecenin sonuna doğru daha da ileriye gitmek isteyen Azgine, cinsel fantezi ürünleri satan bir mağazadan aldığı yapay erkeklik organını kullanarak Safsalake ile birleşmek istediğini söyler. Safsalake bakire olduğunu belirterek bu teklifi reddeder. Bunun üzerine Azgine, anüs yoluyla birleşmeyi teklif eder. Bunun ilginç bir tecrübe olacağını düşünen Safsalake teklifi kabul eder ve Azgine yapay erkeklik organının kemerini beline dolar ve yapay erkeklik organını kullanarak Safsalake ile birleşir. Ertesi gün kızının Azgine ile yaşadıklarını öğrenen anne Eyvahe ile baba Garibane, birlikte savcılığa giderek olayı anlatırlar ve Azgine’den şikayetçi olurlar. Olaydaki bilgiler ışığında ilgili suç/suçlara ilişkin tüm tartışmaları da dikkate alarak olayı değerlendiriniz."

Lezbiyen ilişki içerikli soruya soruşturma

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hukuk Fakültesi'nde Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur hakkında, Ceza Hukuku Özel Hükümler dersinin sınavında öğrencilere, 'Azgine' ve reşit olmayan 'Safsalake' adını verdiği hayali iki kadın üzerinden kurguladığı lezbiyen ilişkiyi çok ayrıntılı olarak anlattığı soru nedeniyle soruşturma açıldı.

Yrd.Doç.Dr. Kanbur, kendisini, "Türkiye’de işlenen suçların yüzde 50’si cinsel suçlar. Hukuk Fakültesi öğrencileri savcı, hakim, avukat olacak. Bunların nasıl çözümlemelere tabi olacağını öğrenmeleri lazım" diye savundu.

AÜ Hukuk Fakültesi’nde Ceza Hukuku Özel Hükümler dersinin 19 Kasım tarihinde yapılan ara sınavındaki bir soruda Yrd.Doç.Dr. Mehmet Nihat Kanbur, hayali iki kişilik üzerinden cinsel içerikli suçlara ilişkin bir soru yöneltti. Yrd. Doç. Dr. Kanbur sorusunda, bir kozmetik mağazasında çalışan eşcinsel eğilimleri olan ’Azgine’ ile aynı mağazadaki çalışma arkadaşı 17 yaşındaki ’Safsalake’yi evine götürerek lezbiyen ilişkiye girdiği ve ardından da yapay erkeklik organı ile Safsalake ile anüs yoluyla birleştiğine ilişkin 40 puan değerindeki sorusunda, ikili arasındaki olanları ayrıntılı anlattı.

LEZBİYEN İLİŞKİYİ ANLATAN SORU

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur, Hukuk Fakültesi öğrencilerine soruyu yazılı olarak şöyle sordu:

"Bir kozmetik mağazasında çalışan ve eşcinsel eğilimleri olan Azgine, aynı mağazadaki çalışma arkadaşı 17 yaşındaki Safsalake’yi çok beğenmektedir. Bir haftasonu Safsalake’yi akşam yemeğine davet eden Azgine, onunla yemek sırasında alkol alır ve eşcinsellik içerikli fıkralar anlatır ve sıradan ilişkilerden hoşlanmadığını, erkeklerin kadınları anlamadığını, değişik fanteziler yaşamak gerektiğini ve kadın kadına eşcinsel bir ilişkinin çok keyifli olduğunu söyleyerek, onunla birlikte olmak istediğini söyler. Bu teklife çok şaşıran Safsalake, aslında bu durumu çok merak ettiğini ve bir kereden bir şey olmayacağını belirterek teklifi kabul eder. Gece boyunca Azgine, Safsalake’nin vücudunun mahrem yerleri dahil tüm bölgelerine dokunur, okşar ve öper. Kendisine de aynı şeylerin yapılmasını ister ve Safsalake de Azgine’ye aynı fiilleri yapar.

Gecenin sonuna doğru daha da ileriye gitmek isteyen Azgine, cinsel fantezi ürünleri satan bir mağazadan aldığı yapay erkeklik organını kullanarak Safsalake ile birleşmek istediğini söyler. Safsalake bakire olduğunu belirterek bu teklifi reddeder. Bunun üzerine Azgine, anüs yoluyla birleşmeyi teklif eder. Bunun ilginç bir tecrübe olacağını düşünen Safsalake teklifi kabul eder ve Azgine yapay erkeklik organının kemerini beline dolar ve yapay erkeklik organını kullanarak Safsalake ile birleşir. Ertesi gün kızının Azgine ile yaşadıklarını öğrenen anne Eyvahe ile baba Garibane, birlikte savcılığa giderek olayı anlatırlar ve Azgine’den şikayetçi olurlar. Olaydaki bilgiler ışığında ilgili suç/suçlara ilişkin tüm tartışmaları da dikkate alarak olayı değerlendiriniz."

İNCELEME SORUŞTURMAYA DÖNÜŞTÜ

Porno içerikli kelime ve hikaye kullandığı için şikayet edilen Yrd.Doç.Dr. Mehmet Nihat Kanbur hakkında önce inceleme başlatıldığı, ardından inceleme soruşturmaya dönüştürüldü. Soruşturma sonunda öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Kanbur hakkında uyarı, kınama, maaştan kesme, üniversiten çıkarma veya kamu görevinden çıkarma cezaları verilebileceği belirtildi.

SORUŞTURMA NEDENİ ANLATIM BİÇİMİ

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur’un bu sorusu üzerine öğrenci ve öğrenci velilerinden şikayetler aldıklarını belirten Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Muharrem Kılıç, bu şikayetler üzerine önce bir inceleme başlatıldığını ve sonucunda da soruşturmaya dönüştürüldüğünü söyledi.

Hukuk sınavlarında kurgusal olay soruları olduğunu belirten Prof.Dr. Kılıç, soruşturma açılmasına bu soruda kullanılan isimler, olayın anlatım biçimi ve kullanılan ifadelerin neden olduğunu kaydetti.

BUNLARIN ÖĞRETİLMESİ GEREKİR

Ceza Hukuku alanında üniversitenin Hukuk Fakültesi’ndeki tek öğretim üyesi olduğunu belirten Yrd.Doç.Dr. Mehmet Nihat Kanbur, soruda çok ciddi suç karmaşaları olduğunu belirterek kendisini şöyle savundu:

"Türkiye’de işlenen suçların yüzde 50’si cinsel suçlar olduğu için dolayısıyla Hukuk Fakültesi öğrencileri savcı, hakim, avukat olacak. Bunların nasıl çözümlemelere tabi olacaklarını öğrenmeleri lazım. Bu tarz mizansenler olur, birçoğu Yargıtay kararlarına dayatılır. Olay biraz da esprilere dökülür. Aynı isimli öğrenci varsa rahatsız olmasın diye gerçek isimler seçilmez. Önüne böyle bir olay gelen savcı adayı bunları bilmez ise nasıl ceza hukuku oluşacak? Bu konunun soruşturmaya neden olması üzüntü verici bir durum."

AVUKAT BİLGİN: HUKUKTA AYIP OLMAZ

Antalya Barosu avukatlarından Mustafa Murat Bilgin, çağdaş toplumlarda hukuk fakültelerinin bireylerin birbirleriyle, kurumlarla, devletle aralarındaki ihtilafları, sorunları çözümleyen uygulayıcılar hakim, savcı, avukatları yetiştiren eğitim kurumları olduğunu söyledi.

Günümüzde özellikle ağır ceza mahkemelerindeki davalarda birçok suçun özellikle bu sınavda sorulan cinsel istismar içerikli sorular gibi olduğunu belirten Avukat Bilgin, "Nasıl ’Tıpta ayıp yoktur’ deniyorsa, hukuk fakültelerinde de aynısı geçerli olmalı. Çünkü hukuk fakültelerinin gerektiği ölçüde gereken ayrıntılara girmek suretiyle bu bilgileri öğrencilerine vermek zorunda olduğunu düşünüyorum. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Öğrencilik yıllarımızda çok daha abartılı sorularla karşılaştık. Bu sınav girenler hukuk fakültesi öğrencisi. İleride hakim, savcı, avukat olacaksa tabii ki bunları bilecek" diye konuştu.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22213134.asp

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1180.0

17 Aralık 2012 Pazartesi

Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler

Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna

BABA-OĞUL

Demek babam ölmüştü. Bunu hakikatte bu kadar geç idrak ettiğimden dolayı büyük bir utanma duydum. Gerçi babamı gerçek bir muhabbetle sevmem için de ortada bir sebep yoktu; onunla aramızda daima bir yabancılık mevcut kalmıştı ve birisi bana: ‘Senin baban iyi bir adam mıydı?’ diye sorsa, verecek cevap bulamazdım. Çünkü iyiliği ve fenalığı hakkında bir fikir sahibi olacak kadar onu tanımıyordum. Babam benim için ‘insan’ olarak hemen hemen hiç mevcut değildi: yalnız ‘Baba’ dedikleri mücerret bir mefhumun  insan şeklinde görünüşüydü. Akşamları kaşlarını çatarak sessiz sedasız eve giren ve ne bizi ne annemizi hitaba layık görmeyen, saçsız başlı değirmi ve kır sakallı adamla, Havuzlu kahvede göğsünü bağrın ı açıp gülüşerek ayran içtiğini ve küfür savurarak tavla oynadığını gördüğüm kimse bence birbirinden tamamıyla ayrıydı… Bu ikincisinin babam olmasını ne kadar isterdim…. Halbuki o halinde bile beni görünce derhal yüzü ciddileşir:
‘Ne dolaşıyorsun buralarda?...’ diye bağırırdı. ‘Haydi, kahve ocağına var, bir şerbet iç de mahalleye dön, orada oyna!’
Büyüdüğüm, askere gidip geldiğim zaman bile bana karşı muamelesi değişmemişti. Hatta nedense ben akıllandığımı zannettikçe onun nazarında daha küçülüyor gibiydim. Bu sefer benim ikide birde ileri sürdüğüm şahsi fikirlerime ve mütalaalarıma biraz da istihfafla bakıyordu. Son zamanlarda her arzuma muvafakat edişi, münakaşa etmeye tenezzül etmeyecek kadar bana ehemmiyet vermediğinin bir alametiydi. Bütün bunlara rağmen kafamda, onun hatırasını kirletecek bir şey yoktu. Onun boşluğunu değil, fakat yokluğunu hissedecektim.
KADIN-ERKEK
Demek ki beni bir türlü  sevemiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti. Zaten kadınlar çok acayip mahluklardı. Bütün hatıralarımı toplayarak bir hüküm vermek istediğim zaman, kadınların hiçbir zaman sahiden sevemeyecekleri neticesine varıyordum. Kadın sevileceği zaman sevmiyor, ancak tatmin edilmeyen arzulara üzülüyor, kırılan benliğini tamir etmek istiyor, kaybedilen fırsatlara yanıyor ve bunlar aşk çehresi altında görünüyordu. Fakat böyle düşünmekle Maria’ya karşı haksızlık ettiğimi çabuk anladım. Onu, her şeye , bu çeşit bir mahluk addedemezdim. Sonra onun da ne kadar ıstırap çektiğini görmüştüm. Sırf bana acıdığı için bu kadar üzülmesine imkan yoktu. O da aradığı ve bulamadığı bir şeye yanıyordu. Fakat bu neydi? Bende, daha doğrusu aramızdaki münasebette eksik olan neydi?
Bir kadının  bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey.
Bunun böyle olmaması lazımdı. Fakat, Maria’nın da dediği gibi, yapılacak bir şey yoktu; hele benim tarafımdan…
Onun bana böyle yapmaya ne hakkı vardı? Senelerden beri, boşluğunu apaçık görmeden, şöyle böyle ömür sürmüş, insanlardan kaçsam bile, bunu tabiatımın acayipliğine vermiş, sürüklenip gitmiştim, fakat beni memnun edecek hayat hakkında bir fikrim yoktu. Yalnızlığımı hissediyor ve üzülüyordum fakat bundan kurtulmanın mümkün olabileceğini ummuyordum.


Özet:

Kahraman-anlatıcı, Ankara’da işsiz kaldığı bir gün, sokakta eski arkadaşlarından Hamdi Bey’le karşılaşır. Hamdi Bey, bir şirkette müdür yardımcılığı görevine getirilmiştir. Kahraman-anlatıcının işsiz olduğunu öğrenince ona şirkette bir iş verebileceğini söyler. Ertesi gün şirkete giden kahraman-anlatıcıya bir iş verir ve orada çalışan mütercim bir memur olan Raif Efendi ile aynı odada çalışmasını ister. Haftalarca aynı odada çalışmalarına rağmen, iki memur arasında bir yakınlık ve samimiyet gerçekleşmez. Bir gün, Raif Efendi’nin yaptığı çevirinin memurlar tarafından unutulması üzerine Hamdi Bey feci bir şekilde Raif Efendi’yi azarlar. Raif Efendi de, Hamdi Bey gittikten sonra onun resmini yapar. Bu resimde başarılı bir insan tahlili gören kahraman-anlatıcı, bundan sonra Raif Efendi’ye daha farklı bir nazarla bakmaya başlar.
Raif Efendi’nin hastalanıp bir hafta işe gitmemesi üzerine, tercüme edilmesi gereken bir yazıyı kahraman-anlatıcı onun evine götürür ve ailesini de yakından tanıma imkânı bulur. Raif Efendi, bir şubat günü ağır bir şekilde hastalanır ve işe gitmez. Bu sefer durumu ciddi olan Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan iş yerinde eşyalarını toplamasını ister. Eşyaları Raif Efendi’ye getiren kahraman-anlatıcının bir defter dikkatini çeker. Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan bu defteri sobada yakmasını ister. Defterde mühim şeylerin yazıldığını düşünen kahraman-anlatıcı, Raif Efendi’yi ikna ederek defteri alır, oteline gider ve defteri okumaya başlar.
Romanın ikinci olay örgüsünü Raif Efendi’nin hatıra defterine yazdıkları oluşturur. Havranlı bir aileye mensup olan Raif Efendi, çocukluğunda çekingen ve ürkek bir çocuktur. Akranlarıyla iletişim kurmakta zorlandığı için yalnızlığını kitap okuyarak ve resim yaparak gidermeye çalışır. Güzel Sanatlar Akademisi’ni okumak için İstanbul’a gelir ve eğitimini tamamlamadan buradan ayrılır. Maddi durumu iyi olan babası, Raif Efendi’yi sabunculuk tekniğini öğrenmesi için Almanya’ya gönderir. Burada, sabunculukta ileri bir tekniğe sahip olan fabrikaya gitmek yerine, müzelere ve resim galerilerine giderek vaktini geçirmeye çalışır.
Bir senedir burada olan Raif Efendi, bir gün bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna tablosundan etkilenir. Günlerce sadece bu tabloyu seyretmek için galeriye gider. Sonunda tablonun sahibi Maria Puder’le tanışır ve ona âşık olur. Bir yılbaşı günü Maria’yla birlikte olur. Ancak, bu birliktelikten sonra Maria’nın isteği üzerine birkaç gün görüşmezler. Onsuz bir yaşama dayanamayan Raif Efendi, Maria’nın hastahaneye kaldırıldığını öğrenir. Hastalığı müddetince ona bakar ve tekrar güvenini kazanır. Maria’yla ilişkisinin tam rayına oturduğu bir zamanda memleketinden bir telgraf alır. Telgrafta babasının öldüğü ve derhal memlekete gelmesi gerektiği yazılıdır. İşlerini düzelttikten sonra Maria’yı da memleketine getireceği sözünü veren Raif Efendi, Almanya’dan ayrılır.
Maria Puder’le düzenli olarak mektuplaşır. Ancak belli bir zaman sonra Maria Puder, Raif Efendi’ye mektup yazmaz. Raif Efendi kandırıldığını düşünerek bir başka kadınla evlenir ve çocukları olur. Ankara’da bir gün, Almanya’dayken pansiyonunda kaldığı Maria Puder’in akrabasıyla karşılaşır. Ona Maria Puder’le ilgili imalı sorular sorunca Maria’nın on sene önce hastalandığını, hastalığına rağmen bir çocuk dünyaya getirdiğini ve babasının da bir Türk olduğunu öğrenir. Kadının isim vermediği bu Türk’ün kendisi olduğunu anlayan Raif Efendi, kadının yanında olan 8-9 yaşlarındaki kızına bakar. Bir dakika sonra tren hareket eder ve bu şokla Raif Efendi de hatıra defterine bunları yazmaya başlar. Defteri okuyan kahraman-anlatıcı, onun iç dünyasının ne kadar zengin olduğunu anlar. Defteri vermek için Raif Efendi’nin evine gittiği zaman ailesi onun öldüğünü söyler.

Kürk Mantolu Madonna – İnceleme
Kürk Mantolu Madonna
Meğer ben ne eksikmişim
 seni okuyana kadar


Kürk Mantolu Madonna
İki ay kadar önce okudum Sabahattin Ali'nin bu kitabını. Adını çok duymuştum ama bir türlü fırsatım olmamıştı okumaya. Meğer kitap kendi yaratıyormuş zamanı. Okuyucunun tek yapması gereken kitabı eline almakmış. Yüksek lisans derslerinin ödevleriyle boğuşurken biraz kafamı dağıtmak için kitabı elime aldığımda anladım bunu. Bir kaç sayfa okuyup ödevin başına dönmekti amacım. Kitabı elime aldığımda saat akşam sekizi biraz geçiyordu. Kitabı kapattığımda ise geceyarısına yarım saatten biraz fazla vardı. Kafa dağıtmak niyetiyle başladığım kitabı bir solukta okumuş, rahatlamışlık hissi yerine Maria Puder ve Raif Efendi için üzülür bulmuştum kendimi.

Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali'nin 1943 yılında kaleme aldığı bir roman. Öylesine sade, öylesine içten ve öylesine derin bir aşkın romanı. hayatımda okuduğum en şahane romanlardan biri Kürk Mantolu Madonna. Kitabı kapatır kapatmaz karar verdim buna. Kürk Mantolu Madonna'yı okumayan her okuyucu gibi eksikmişim ben. Tamamlandığımı hissettim. Sabahattin Ali'ye Maria Puder ve Raif efendi eşliğinde teşekkür ettim.


Ah Raif efendi... Sen masanda oturmuş, büyük bir özenle sıkıcı çevirileri yaparken ne fırtınalar kopuyormuş içinde meğer. Kim bilebilirdi ki dairenin işinde gücünde, kendi halinde Raif efendisinin neler yaşadığını sen anlatmasan...

Ah Maria Puder... Kürk Mantolu Madonna... Bir tablodan çıktın sen. Kendi ellerinle yaptığın bir tablodan. Uzun sessizliklerin oldu, kederli bakışların oldu, gitmek istedin ama gidemedin. İyi ki de gitmemişsin. O kürk senden başka kimsenin omuzlarında böyle güzel durmazdı...

Kitabı okurken bir Maria Puder oldum bir Raif efendi. Zaten üçüncü bir göz gibi okunmaz ki bu kitap. Birinden birinin gözleri olmalısın öyle bakmalısın, birinden birinin kalbi olup çarpmalısın. Kitabı okumayanlar için çok detay vermek istemiyorum. Zaten bu kitap da anlatılmaz yaşanır. O yüzden okumadıysanız en kısa zamanda okumaya başlayın. Kim bilir belki siz de henüz farkında olmadığınız eksikliği hissedersiniz.


İsmail alacaoğlu
"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
....
hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar.
...
muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"


Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna
Hızlı hızlı otele döndüm. kahvenin gramofonu ve Auriyeli kadının şarkısı kesilmişti. Arkadaşım yatağına uzanmiş kitap okuyordu. Bana yandan bir göz attı:

"Ne o, çapkınlıktan mı geliyorsun?" dedi.

İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anliyorlardi... bir de ben bu halimle kalkip ba$ka bir insanin kafasinin icini tahlil etmek, onun duz veya kari$ik ruhunu gormek istiyordum. dunyanin en basit, en zavalli, hatta en ahmak adami bile, insani hayretten hayrete du$urecek ne muthi$ ve kari$ik bir ruha maliktir!.. nicin bunu anlamaktan bu kadar kaciyor ve insan dedikleri mahluku anla$ilmasi ve hakkinda hukum verilmesi en kolay $eylerden biri zannediyoruz? nicin ilk defa gordugumuz bir peynirin evsafi hakkinda soz soylemekten kacindigimiz halde ilk rast geldigimiz insan hakkinda son kararimizi verip gonul rahatiyla oteye geciveriyoruz?
bir kadın, tren penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, o ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu minimini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. göz mü mühim, kömür parçası mı? asıl hayat teferruattan ibarettir. bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyor.

şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1176.msg2783#msg2783

16 Aralık 2012 Pazar

EŞCİNSELLİĞE DEĞİL BU ZİHNİYETE TERAPİ LAZIM


Eşcinselliğe değil bu zihniyete terapi lazım
PINAR ÖĞÜNÇ - pinar.ogunc@radikal.com.tr

26/12/2011

Translara kılıçla saldırılan bir ülkede, eşcinselleri tedavi edebileceğini söyleyen diplomalı psikologlar var.

Posta kutusuna düşen mesajın başlığı ‘Lezbiyen terapi’ydi. Hüseyin Kaçın isimli psikolog, mahir olduğu terapi türünü tanıtıyordu.
 Kişisel web sitesinde ‘sigara bırakma’, ‘sosyal fobi’ ‘sınav kaygısı’ gibi konu başlıklarından ayrı olarak ‘eşcinsel terapi’ bölümü açılmış. Şöyle diyeyim, www.escinselterapi.net yazdığınızda, doğrudan www.huseyinkacin.com açılıyor. Bu terapi çeşidi, o derece alametifarikası yani kendisinin.
 Sitenin forum kısmında kâh psikoloğumuzun kaleminden, kâh kendisine başvuranların ağzından dökülenleri okuyabiliyorsunuz. Şüpheci yanımı bastırıp orada okuduğum bütün hikâyeleri doğru kabul edeceğim. Mesele başka çünkü.
 “Eşcinsel olmayı kabul etmek demek, size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir”, “Eşcinsellik, özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve anne-baba ihmallerinin sonucu gelişen bir durumdur” tespitleri Kaçın’ın konuya dair temel fikrini özetliyor.

Çaydanlıkla oynamak ne?
 Katıldığı bir TV programında eşcinsellik kastedilerek “Bu doğuştan olan bir sıkıntı mı” diye soruluyor. ‘Hastalık’ deyince bir alınganlık doğduğu için ‘ruhsal ve cinsel bir eğilim bozukluğu’ tarifini tercih ediyor Kaçın.
 Özgürlük fikriyle eşcinselleri aşağılamayı harmanladığı hakikaten çok ilginç bir çıkarsaması da var: “Kendi özgür seçimiyle eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere tedavi imkânı sağlamamak, ‘Bu tedavi edilebilen bir hastalık değildir’ demek, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren ve ahlaki olmayan bir tutumdur.”
 Forumda “Ne kadar zamanda geçer”, “Seansı ne kadar”, “Şunu yaptım, böyle hissettim, ben eşcinsel miyim” türü sorular yöneltilmiş. Psikolog Kaçın da cevap veriyor mesela: “Hayır, çocukken çaydanlıkla oynamak kadınsı davranış değildir.”
 Memnuniyet ifşaatları da bir acayip: “Ben bile kendime inanamıyorum, geçen hafta gerçekleştirdiğimiz terapiden sonra kadınlar artık ilgimi çekmiyor. Terapiden sonra lezbiyen ilişkilerin bana zarar verdiğini, aşırı derecede yıprattığını düşündüm ve sıkıldığıma karar verdim.” Haydi diyelim eşcinselliğin müsebbibi ağır çocukluk travmaları, bu kadar çabuk nasıl çözülüyor o zaman?

‘Benim Çocuğum’
 Çocukları bu ‘bozukluktan’ mustarip ailelerin çok dertli olduğunu söyleyen Hüseyin Kaçın, keşke LİSTAG- LGBTT Aileleri Grubu’yla tanışsa... Gerçi o, çocuklarının eşcinsel olduğunu öğrenen ailelerin panikle eşcinsel derneklerine koştuğunu, buralarda bu ‘sıkıntının’ giderilebileceğinin özellikle gizlenip ailelere durumu kabullenmelerinin öğütlendiğini söylüyor. Şikâyet ediyor bundan.
 LİSTAG’da aileler bir araya geliyor, konuşuyor, dertleşiyorlar. Bu noktaya gelene kadar çok zor günler de geçirmişler ama yeri geliyor çocuklarıyla eyleme gidiyorlar. Her ayın ilk perşembe akşamı gönüllü psikiyatrlardan destek alıyorlar. Evet, onlar terapi alıyor ama tam da çocuklarını ‘bozuk’ gören bu anlayıştan mustarip oldukları için. Bu zihniyettekilere kuracakları cümleleri bulmakta zorlandıkları için.
 Hüseyin Kaçın, “Eşcinsellerin kendilerini suçlu, huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gergin hissetmeleri sık rastlanan bir durumdur” diyerek başlayıp sonra onları ‘düzeltme’ yöntemleri açıklıyor sitesinde. İşte onlara ‘hasta’ diyen bakanlar, ‘bozuk’ diyen hekimler var olduğu için huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gerginler halbuki.

 Geçen hafta bu ülkede bir grup trans kadına satırla ve kılıçla saldırıldı. Biri ağır yaralandı. Satır ve kılıç! Burada asıl tedaviye ihtiyacı olan kim?

Kaynak: Radikal - Yazarlar - Pınar Öğünç - Eşcinselliğe değil bu zihniyete terapi lazım

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=933.0

HEPİMİZ EŞCİNSELİZ HEPİMİZ LEZBİYENİZ


Konuşmadığımız bir şeyler vardı Hüseyin Kaçın’la. 2 yıldır beni çok iyi tanımasına ve benim de onu çok iyi tanımama rağmen (ya da böyle sandığım için) utanıyordum karşısında. Kendime bile itiraf edemediğim, dolaplara kilitlemeye çalıştığım gerçekleri nasıl olur da bir başkasına anlatacaktım. Hele de bir erkekle nasıl konuşacaktım ki bunu. İçim içimi yiyor, düşünceler zihnimi kemiriyordu. Şimdi bunu yaşayınca bir erkekle konuşmanın, bir kadınla konuşmaktan çok daha kolay olduğunu gördüm.
 Psikanalizde tesadüf diye bir şey yoktur. Hayatta da bunun olmadığını düşünmeye başladım artık. Günün bitmesine yakın yanına gittim Hüseyin Hocanın. Bütün gün katılmam gereken bir eğitim olduğu için akşam ancak vakit buldum gitmeye. Tahminim kendisinin seansı olduğu yönündeydi, ne olur seansı olsun diye içimden geçiriyordum ki, bir baktım odada oturuyor. Eh artık bana farz oldu bu seans. Zaten bugün seans günüydü ama ben nedense arayıp randevu alma cesaretini gösteremedim. Sanki Hüseyin Hoca da saf, anlamayacak bunu. Korkakça ve dürüst olmayan bir tavırla davranıyordum. Odadan içeri girer girmez seans yapma isteğim her halimden belli oluyordu aslında. Konuşmaya başladım sohbet tadında kayıt alacak mıyız dedi Sayın Kaçın, yoo dedim başta, sanki hiç terapi almamış gibi. Sonra baktık ki konuşmalar derinleşiyor, tarihin bu anlarını kaçırmamak lazımdı. Dedim içimden bas hoca düğmeye, zaten dökülmüşüm sana döküleceğim kadar. Ne zaman böyle korkakça davransam içime bir taş oturur zaten, sanki dünyada hiç yer bulamamış da gelmiş benim içime oturmuş gibi hissederim. Bir ağırlık, omuzlarımda ağrı, zor nefes alma, bunların hepsi içimde tuttuğum o korkuyu simgeleyen taşın verdiği ağırlık esasında. Ayrıca kendimi değersiz, beceriksiz, kaybeden, minicik bir pigme gibi de hissediyorum. Korkuyorum çünkü. A tabi biraz da aptal hissediyorum. Neyden korkuyorsun ki diye soruyorum kendime, kaybedecek neyim var? Neyse ki işinin ehli biriyle çalışıyorum. Sezgileri kuvvetli, halden anlayan, arı kovanına parmağını sokmaktan çekinmeyen biriyle çalışmak sizi beni bir noktada köşeye sıkıştırıyor. Bahane, mazeretler o odada işe yaramıyor. Bir taraftan da düşündüğümde son zamanlarda yaşadığım cesaret patlaması geliyor aklıma. Demek ki arada gidip gidip geliyorum. O gün yaşayamıyordum o patlamayı. Ta ki ayaklarım beni o odaya götürüp, bedenim o ikili siyah koltuğa oturup konuşmaya başlayıncaya kadar. Bu koltukta ne olduğunu da henüz çözemedim, şimdiye kadar orada oturan 1 danışan gördüm. Cesur çocuk doğrusu, ikili koltukta oturmak cesaret ister.
 Konuşma sıradan başladı. Birden ne olduysa derinleşti ilk defa yaşadığım bu duygusal eşcinsellik denilen, başkalarında incelediğim kendimde hiç var olduğundan şüphelenmediğim durumdan bahsettim. Tuhaf bir şeydi bu, tanımını bilip, bunu yaşayan kaç kişi tanıyıp kendimde olduğundan hiç şüphelenmemiştim şimdiye kadar. Halbuki cinsel kimliğimizi oturtturana kadar HEPİMİZ EŞCİNSELİZ. Ağır geçen her seansta ve sonrasında olduğu gibi bunu konuşmak ve yazmak oldukça zor oluyor. Sağ koluma felç inecek neredeyse. Durmadan devam etmek en iyisi. Seansta başkalarından bahsettikçe konudan uzaklaşıyordum, biraz da kasıtlı yapıyorum bunu galiba.Hüseyin hoca da konuyu oraya getirmiyor mu. Ay çıldıracağım. Çok şey bilen psikologla çalışmak da böyle bir şey. Mazoşistçe bir keyif bu: ). Bir yandan sinir oluyorum içten içe, bir yandan da oh be bu sorunu konuşmak bile halletmenin yarısı diye düşünüyorum. Konuşmak, anlaşılmak öylesine rahatlatıyor ki insanı. Ben adeta bazı anlarda orgazm olmuş gibi hissediyordum kendimi. Bir rahatlık, bir gevşeme, acım geçmiş, geçiyor, rahatlığı kalıyor gibiydi. Bir acı var, çoğalıyorlar, artıyorlar, ama bir yandan da beni güçlendiriyor, öldürmüyor. İndikçe iniyorum derine.
 Öylesine dipteki şeyler çıkmaya başladı ki, bilincinde olarak yaşamadığım ama şimdi düşündüğümde öyle olduğunu anladığım lezbiyen ilişkiden tutun da annemden bekleyip de göremedim, ya da eksik gördüğümü söyleyebileceğim sevgiye kadar geldi konuşmalar. Ne kadar da güçsüz ve acizmişim bir zamanlar. Nasıl da sığınmışım, sığınacak bir yer aramışım. Annemi hep kızan, bağıran, temizlik hastası bir kadın olarak hatırlıyordum. Çok kısa bir zamandır iyi anılar canlanıyor zihnimde. Az da olsa bunların var olduğunu hatırlamak güzel tabi. Üniversite okumasına rağmen kendi anne ve babasından gördüklerini kendi çocuklarına dikte eden despot bir kadın hatırlıyordum hep. Bu kadından ne kadar sağlıklı bir sevgi, ilgi bekleyebilirim ki. Bunlar hatırlandıkça ruhumda açılan yaralar da yeniden kanıyordu sanki. Sanki ruhum her yerden hava alıyordu, açıklar vardı bir sürü. Her şey giriyordu oradan, iyi kötü, eğlenceli, üzüntülü anılar…

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1175.0

7 Aralık 2012 Cuma

KARDEŞLERİN AYNI YATAKTA YATMASININ SAKINCALARI VE ALTINA İŞEMENİN PSİKOLOJİSİ


KARDEŞLERİN AYNI YATAKTA YATMASININ SAKINCALARI VE ALTINA İŞEMENİN PSİKOLOJİSİ

Gamze bebekken annesi, başka bir bebeğe süt annelik yapmış. Annesinin memesinibaşka bir bebekle paylaşmak Gamze’nin dünyasında kendisine ‘hiç yer olmadığı’ duygusunun temeli olabilir. Onun yaşamının başlangıcında kendisine ait bir yer olmadığı duygusu gittikçe kristalize olmuştu. Ailesi çok fakirmiş ve oturdukları daireyi başka bir aile paylaşıyorlarmış. Gamze yaşamının ilk yedi yılında an ne-baba ve kendisinden beş yaş büyük ağabeyi Hakan ile aynı oda da yatmış.
Yetişkin olarak Gamze anne, baba ve ağabeyinin yattığı yatağı hatırlıyor, ancak kendi yatağını hiç hatırlamıyor. Ağabeyinin yatağını ıslattığını ve kendisinin bu ıslaklığı hissettiğini de anımsıyor. Bundan dolayı kendisinin ağabeyi ile aynı yatağı paylaştığı son ucuna vardı. Tedaviye kadar Gamze’nin hiçbir zaman kendi yatağı olmamış. Ne bir oda, ne de bir ev kiralamış. Beş aylık tedaviden sonra 40 yaşındayken Gamze ilk yatağını satın aldı.
Gamze’nin erken çocukluk dönemine ilişkin çok az bilinçli anısı var. Tedavide çocukluk döneminde yatmadaki travma, yaşamında belirgin görüşler geliştirmesine neden olmuştu. Kendisine ait bir özelliği olmadığını hissediyordu, ayrıca ağabeyi Hakan ile ikiz olmasının çeşitli özelliklerini yaşıyordu . Primer görünümlerin bazıları vardı, ancak bilinç düzeyinde bunların farkında değildi.
Gamze beş yaşındayken o zaman onbir yaşında olan ağabey yatılı okula gönderilmiş. O dönemde şiddetli ıstırap yaşadığını hatırlıyor ‘Onlar (ebeveynler ) nasıl ağabeyimi benden çalarlar?’ diyordu. Gamze yedi yaşındayken aile bir pansiyon kiralamış. Hakan, yatılı okulda kalmış. Sadece haftasonları ve tatillerde geliyormuş. Bu zamanlarda Gamze ile sadece aynı odayı değil, aynı yatağı da paylaşmışlar. Bu Gamze’de ensest ve ikiz fantezilerinin canlı kalmasını sağlamış olabilir.
Hakan, yatağını ıslatmaya oniki yada onüç yaşına kadar devam etmiş. Bu belirti ağabeyinin ebeveyn ya da kız kardeşi tarafından yakınlığa zorlanmasına bir tepki olabilir. Bizim yatak ıslatmaya ilişkin klinik bilgilerimiz bu yakınmanın çoklu ve yoğun anlamı olduğunu göstermektedir. Örneğin kızgınlığın ifade edilmesi, kızgınlığa karşı savunma ( idrarı bırakarak yangını söndürme) (Freud, 1900), idrarla spermin yer değiştirmesi ( kız kardeşiyle cinsel ilişki yerine onun üstüne işeme ) ve ensest için savunma ( ben üstüne işersem bana yanaşamazsın ). Tedavide Gamze, ağabeyi ile gerçek anlamda bir cinsel ilişki olduğunu hiçbir zaman söylememişti. Eğer bu tür anıları varsa da onun bilince çıkmasını çok iyi savunuyordu. Ancak her yerde ‘ensest ’görüyordu.Örneğin teyzelerinin babasıyla ilişkisi vardı, erkek arkadaşı bir kez annesinin sevgilisi olmuştu ve ağabey annesinin sevgilisiydi ( en azından ‘ spiritual ‘ düzeyde ). Zaman zaman ağabeyinin eşcinsel olduğunu ve dini okulda hocalarının ( babalarının ) ona tecavüz ettiklerini düşünüyordu, ancak bunun için herhangi bir kanıtı yoktu. Onun düşünceleri ensest dürtülerinden korunma girişimini yansıtabilir. Eğer ağabey eşcinsel ise onunla aynı yatakta yatsalar bile cinsel bir ilişki olamazdı.
Ağabey ne zaman pansiyona gelse özel ilgi görüyordu. Gamze, bütün hafta en ağır işlerde çalışıyor. Hakan ziyarete geldiğinde ise ona zor bir iş verilmiyordu. Gamze, ayrıca tuvaletleri de temizliyordu, bu da onda aşağılık duyguları yaratıyordu. Ebeveynler pansiyondan çok az para kazanıyorlardı ve sürekli kavga ediyor, bazen Gamze’ye fiziksel zarar veriyorlardı. Okulda Gamze ortalama bir öğrenciymiş.

Bilinçdışında Kardeşler ve Psikopatoloji - Prof Vamık Volkan Çizgi Yayınevi

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1164.msg2759#new

2 Aralık 2012 Pazar

DİRİLİŞ :PSİKOTERAPİ ve ÜÇÜNCÜ GÖZ


Diriliş

Günlük koşuşturmaların arasında kalmış modern dünyanın insanı kendini yalnız hisseder olmuştur çoğu zaman. O kadar kalabalık insan öbeklerinin arasından sıyrılıp sesimizi içtenlikle duyurubileceğimiz insanları arar dururuz çoğu zaman. Kimimiz yanıbaşındakilerden yardım aramayı düşünür ama genel olarak sonuçsuz kalır bu yardım arayışlarımız. Bu işler için lisans eğitimi almış uzman kişilerden yardım almak hiçbir zaman akla gelen ilk şey olmaz çoğu günümüz insanında. Halbuki içimizi kendimizi en güzel bu uzman psikologlara anlatabiliriz. Ben geçen hafta Elif’in sesine kulak verdim. Onun psikolog Kaçın ile yapmış olduğu seansa katılmak, onlara eşlik etmek, o güzel zaman aralığında onlarla bulunmak nasip oldu bana.
   Dışarıdaki konuşmalardan çok uzak geldi bana dinlediklerim. Kendini olabildiğince anlatmanın çabasında olan bir kadın, duygularını, hislerini, kırgınlıklarını, sevinçlerini aktarmak istiyordu haykırmak istiyordu taki; içinde hiçbir şey kalmayana dek. Gayet de güzel yapıyordu bunları. Kaçın ise içtenlikle onu dinliyor samimiyetle karşısındakini daha iyi anlamak için sorular soruyordu. Soruları cevaplarken Elif daha önce düşünmediği, irdelemediği şeyleri keşfediyordu bir anda. Sanki anlatırken kendini tekrar yaşıyordu, butün o anlattıklarıyla ama bu kez daha emin olarak bakıyordu olaylara çünkü biliyordu olayların nerelere uzandığını, neler doğurduğunu. Geriye sık sık flash-back ler yapıyor, eylemlerini, bu eylemleri etkileyenleri ve bunlardan etkilenenleri tekrardan düşünüyor. Ama hiçbir zaman tamam ben tüm cevaplarımı aldım herşeyi çözdüm demiyor. Her cevaplanan soru arkasından cevap beklenen yeni soruları doğuruyordu. Sanki Elif aklında sorular olmasından keyif alır gibiydi çünkü sorular onu her zaman tetikte tutacak düşünmesini durağan olmasını engelleyecekti. Psikolog Kaçın ise tüm dikkatini Elif’e vermiş ona nasıl biraz daha yardımcı olabilirim derdindeydi. Anahtar onun elinde değildi Elifdeydi ama O, anahtarı hangi deliğe koyması ve hangi kapıyı açması için Elif’in vazgeçilmez rehberiydi.
   Üçüncü bir şahıs olarak katıldığım bu seanstan etkilendiğimi açıkça söylemek isterim. Ben de kendimi Elif gibi anlatabilmek içimdekileri, hissettiklerimi paylaşabilmeliyim diye düşünür oldum. Ben de Psikolog Hüseyin Kaçın Bey in kapısını sık sık aralamayı düşünüyorum artık inşallah.


htugla@ku.edu.tr

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1163.0

17 Kasım 2012 Cumartesi

Büyük tehlike, sapkınlar okullara sızıyor

Tahammülü zorlayan talepleriyle her geçen gün yeni yeni mevzi kazanmaya çalışan sapkınlar, şimdi de orta öğretim kurumlarında gedik açmaya çalışıyor.


 
 

Sapık taleplerini "demokratik hak" kılıfı altında her geçen gün arttıran homoseksüeller, şimdi de okullara el attı. Kaos GL Derneği, bir broşür hazırlayarak okullarda dağıtmaya başladı. Broşürde, sapkın eğilimler "normal gösterilerek, bu eğilim içinde olan öğrencilere "anlayış" gösterilmesi isteniyor.
AMAÇ, SAPKINLIKLARI "NORMAL"MİŞ GİBİ GÖSTERMEK
Dernek,“LGBT" olarak tanımladığı homoseksüel, sevici kadın, transseksüel ve travestilerin okul ve aile kıskacında olduğu görüşünü savunarak, "LBGT'leri Aile ve Okul Kıskacına Karşı Nasıl Korumalı?” başlıklı "eğitim" broşürü hazırladı. Broşürü hazırlayan psikolojik danışman Yasemin Şafak, broşür ihtiyacının öğretmenlerle yaptıkları atölyelerde ortaya çıktığını belirtti. Broşürde, "Öğretmenler, Aile ve Okul Kıskacına Karşı LGBT Öğrencileri Nasıl Korumalı?”, “Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Kimliği”, “Cinsel Yönelimler, LGBT Terimler ve Tanımlar”, “LGBT Bireylere Yönelik Ayrımcılık İdeolojileri”, “Eşcinsellikle İlgili Yaygın Yanlışlara Karşı Bilimsel Doğrular” gibi başlıklar altında sapkınlıkların "normalleştirilmesi" amaçlanıyor.

EĞİTİM-SEN'DEN SAPKINLARA DESTEK

Kaos GL Derneği, sınıf ve okullarda "homofobik ayrımcılığa" karşı nasıl yaklaşım geliştirebileceklerini ilişkin yeni çalışmalar da gerçekleştirecek. Broşür dağıtımı şimdiye kadar Ankara'nın yanı sıra İstanbul, Diyarbakır ve Çanakkale'de de yapıldı. Sapkınların broşür harekatına KCK operasyonlarıyla bazı yöneticileri gözaltına alınan Eğitim-Sen de destek veriyor. Broşürleri okullarda öğretmen ve öğrencilere bu sendikaya üye öğretmenler dağıtıyor.

FURKAN ALTINOK/YENİ AKİT 

http://www.habervaktim.com/haber/269405/buyuk-tehlike-sapkinlar-okullara-siziyor.html

13 Kasım 2012 Salı

EŞCİNSELLİK ve KADIN


saygıdeğer hocam merhaba.
istanbula her gelişim bana yeni veolumlu şeyler katıyor. bu durum da beni haklı olarak mutlu ediyor. sizi gördükten sonra ve tabiki terapi sonrası kendimi daha iyi hissediyorum. geçen kış kendimce olumlu sandığım oysaki gidişatımı sekteye uğratan hadiselerle yüzleşmek bana daha bir yol gösterici oldu. hocam şimdilerde yeni bir kızla tanıştım. adı canan. sizin tavsiyeniz üzerine evlilik ve cinsellik düşüncelerimden tamamen arınarak gittim buluşmaya. gayet rahat bir buluşmaydı. hala görüşüyoruz. belki ilerleyen zamanda güzel şeyler olabilir. bunu şimdilik bilmiyorum ama diğerleriyle görüştüğüm psikolojiden bağımsızım bu da beni rahatlatıyor. sizinle bu gelişimde şartlar sebebiyle bir sefer görüşebildim buna çok üzüldüm ama eylülde mutlaka yanınıza gelecem. sonraki aylar için de mutlaka ayrlayacağım. sizden ayrıldıktan sonra doğru sandığım hataları gözden geçirdim ve şu sonuçlara ulaştım:
1. bir kızla tanıştığımda onunla evlilik üzerinden asla düşünceler oluşturup da stress olmamalıyım. amacım onu tanımak ve onunla duygusal paylaşımlar kurabilmek ve doğru bir iletişim kurmak
2. bir kıza asla cinsellik açısından yaklaşmamalıyım çünkü insan cinselliği eşiyle yaşamalı...
3. babamın bana ters düşen durumlarında bu durumu içime atmayarak ergenlikte gösteremediğim asabiyeti gösterip içimi dökmeliyim ve kendisiyle bir an önce kaliteli bir iletişim başlatmalıyım
4. sosyal açıdan zengiliğe devam edip sosyal aktivitelerimi aksatmamalıyım.
bunlar ve şuan aklıma gelmeyip de yazamadıklarımı sindiriyorum hocam. inşallah Allahın yardımıyla sizin rehberliğinizde bu durumdan kurtulup sağlıklı bir erkek olarak hayata devam etmeyi başaracağım. buna inancım sonsuz ve tam..
her fırsatta size yazacağım hocam. Allaha emanet olun. iyi günler

Saygıdeğer hocam iyi akşamlar...

hayatımın nasıl olduğunu ne yöne gittiğini algılamayamadığım bir süreçte sizi yanımda bilmek ve bunu hissetme çok rahatlatıcı bir duygu. bir liman gibisiniz gerçekten fırtınalardan yağmurdan koruyan. size içimi içimkileri bir yağmur gibi dökeceğim günü yine heyecanla bekliyorum. hocam babamla bir türlü rayına oturtamadığımız bir yaşamım var. sanki onunla her şey pamuk ipliğine bağlı ve en ufak bir hal ve hareketinde bendeki baba olgusu yerini nefrete bırakıyor. buna ne kadar üzülüyorum anlatamam. şuan bizde karı koca misafir var hocam. kendi çaplarında ideal bir anne baba. çocukları için yaptıklarından bahsediyorlar 5 dk oturdum yanlarında babamın yüzünde benden nefret eder gibi bir ifade vardı duramadım balkona geldim malum size yazıyorum ben de şuan. misafir adam çoğukları için özveri fedakarlık gibi durumlardan ve yaptıklarından bahsediyor.babama göre ise kendisi beni okuttu gerisine karışmazmış vs vs. inanın hocam kendisinden hiçbir beklentim yok. tek isteğim var bu hayatta ben de normalleşmek istiyorummm. bıktım hocam ruh halim şuan çöküşte değil batmış durumda. ancak o anlamda değil duygusal anlamda. diğer açıdan fena sayılmaz orta seviyelerdeyim ama bu ilişki üdşündüğüm anlamında değil. çünkü onu asla yapmam yapmayacağım da..babamla nasıl anlaşırım nasıl orta yolu buluruz bilmiyorum kendisine sarılmak belkide ağlaya ağlaya öpmek isterim ama bu o kadar hayal ki içinde olmayan anlamaz. babam çok bencil birisidir. en basit örneği bu sabah telefonu çaldı saat 10 gibiydi konuşması yüksek sesliydi. bunu ben yada annem yapmış olsaydık demediği laf kalmazdı bize. işte bu durumlar hep ona yaklaşmamı engelliyor. çok itici geliyor bana. savunduğu fikirlerle bu kadar ters yaşayan bir insan olamaz. başkalarına hümanisttir insana değer verir ama daha bir gün beni karşısına alıp da bir şey konuşmamıştır. ben her şeyine rağmen kendisiyle konuşmaya çalışıyorum muhabbet ortamı gibi yapmaya çalışıyorum ama onun hep işi vardır saz çalmayı çok sever. bundan %100 eminim ki sazı bana değişir. hayatının yada zamanının deyim tamamını sazıyla geçirir. sazıyla geçirdiği zamanın çok azını bana verse birçok sorun hallolur diye düşünüyorum.

hocam inanın bazen o kadar çok aşağılık hissi oluşuyor ki içimde anlatamam. kendimden her şeyden nefret ediyorum ama yine de bu sapkınlıktan kurtulma inancım beni hayata bağlıyor. bu inancı da siz oluşturdunuz hocam bende çok şükür. hocam özellikle de yazın gelmesiyle sanki yükselişlerim azaldı gibi hissediyorum neden acaba? ama şunu kesinlikle biliyorum ilişki boyutu bende bitti artık. asla ve asla ilişki arzulamıyorum. başka bir şeyler.. hocam ben artık aşık olmak sevmek sevilmek evlenmek istiyorum sağlıklı bir biçimde. bu yaz seansımızdan sonra inşallah daha da toparlamış olurum kendimi. sırf seans için gelecem hocam istanbula ağustos başında inşallah. geldiğim zaman daha uzun konuşuruz inşallah hocam şimdilik hoşçakalın. allaha emanet olun.. iyi akşamlar

17 Haziran 2012

merhaba hocam,
yine uzun bir aradan sonra mail atabiliyorum size. aslında elimden gelse her hafta bir tane mail yollarım ancak özellikle de okullar açıldıktan beridir çok yoğun bir tempoda çalışıyorum bu yüzden ancak fırsat buldum.
hocam ruh halimi nasıl anlatayım bilmiyorum. zaman zaman hareketsiz cansız zaman zaman da capcanlı taptaze hissediyorum ruhen kendimi. hastalığımın farkında olmam ve daha kararlı durmam beni olumlu yönde etkiliyor ancak tam anlamıyla hala kendimi bulamıyorum. evet bu bir süreç ve ben elimde olmayan sebeplerden dolayı sadece 3 seans gelebildim bu süreçte geldiğim noktaya ben de inanmıyordum kafamda sexe dair neredeyse hiçbir şüphe kalmadı yani sex boyutu neredeyse kapandı benim için. ancak hala etkilenmeler vs küçük duygu kırıntıları var içimde. bu duygulardan da bir an evvel kurtulmak istiyorum. karşı cinse aşık olmak sevmek sevilmek gibi duyguları yaşamak istiyorum. bir de zaman zaman pasiflik duyguları beliriyor hocam içimde ama bu duygular beni asla harekete geçirmiyor. önceden bu duyguları hissettiğimde mutlaka eyleme geçer ilişki yaşardım. şimdi öyle olmuyor daha kontrollüyüm.
geçen seneki olumlu süreci yazın nasıl parça parça ettiğimi sayenizde görmüş oldum bu sene daha dikkatliyim hocam. karşı cinse sex hissiyle yaklaşmaktan ziyade onu tanıma iletişim kurma ve etkilenme anlamında yaklaşıyorum. bu durum beni epey rahatlattı. bir kızla tanıştığımda hemen evlilik getirmiyorum aklıma tavsiyeniz üzerine önce onunla iletişim kurup ona karşı his geliştirmeye çalışıyorum. bundan da olumlu sonuç aldım. geçen mailde bi kızdan bahsetmiştim şimdi ayrıldık ancak onu tanıma sürecinde sizin tavsiyelerinizle yaklaştım tabi sonra birkaç sebepten dolayı yürümedi ilişkimiz ve ayrıldık herhangi bir eşcinsellik durumuyla alakalı değildi ayrılık sebebimiz. hayırlısı dedim.
hocam eylül ayı için istanbula geleceğimi söylemiştim yanınıza. fakat maddi sebeplerden dolayı bunu kasıma ertelemek zorunda kaldım malesef. biliyorsunuz yazın ekdersimiz olmuyor maaşa kalıyorum maaşım da aileme çektiğim krediye gidiyor. ağustos eylül epey sıkışık oluyorum. neyse bunlarla meşgul etmeyim sizi.
hocam özetle genel anlamda zaman zaman beni harekete geçirmeyecek derecede hislerle doluyorum. zaman zaman da çok iyiyim bu mail için kendimi ne yükselişte ne de düşüşte görüyorum orta vaziyette gidiyorum. umarım bu hislerim de sona erer.
şimdilik bu kadar hocam Allaha emanet olun iyi akşamlar. her fırsatta yazacağım


26 Eylül 2012


Saygıdeğer hocam merhaba,

yine maalesef uzun bir ara vermek zorunda kaldım size yazmak için. bu süre içerisinde zaman zaman inişlerim olsa da beni eyleme itmeyecek düzeyde olduğunu belirtmek isterim. bu aşamayı hep söylediğim gibi beynimde noktaladım. yani artık kalkıp da ilişki yaşamak bana neredeyse imkansız geliyor. inşallah geri kalan tortusundan da kurtulurum. kısmet olursa 7 aralıkta İstanbulda olacağım hocam. arkadaşımın düğünü var ama düğün bahane sebebim sizsiniz. inşallah 15 tatil içerisinde de mutlaka günübirlikte olsa geleceğim yine. İstanbuldan ayrıldıktan sonra sanki bir önceki ayrılışım kadar büyük değişiklikler yaşamadım. ilk geldiğimde ve sizle ilk terapilerimden sonra hayatım ciddi bir değişim ve dönüşüm içerisine girmişti. hem sosyalleşme hem kişilik olarak kendime değer verme gibi duygular açısından belirgin özellikler yaşamıştım ancak bu dönüşümde bu kadar değişiklik hissetmedim. ancak kilit noktalar hakkında nerede nasıl yanlış yaptığım konusunda farkındalığımı sağladınız. kızlara yaklaşımım onlardan ilk anda neden etkilenmeyişim gibi kafamda önemli yer tutan noktalara değinmiştik çok rahatlamıştım seans sonrasında. burada da buna dikkat ediyorum hocam. hayatıma giren kızlara sexten cinsellikten ziyade duygusal yaklaşmaya çalışıyorum. bu durumda kendimi daha rahat hissediyorum bunu çok belirgin yaşadım gerçekten. sizin sayenizde oldukça temkinliyim. inşallah 7 aralıkta sizinle yine görüşeceğim ancak maalesef çok uzun kalamayacağım cumartesi düğün var ve hemen döneceğim. cuma günü mutlaka görüşmemiz gerekiyor hocam. inşallah bir aksilik olmaz.
son günlerde kendimi yükselişte hissediyorum hocam kendime güvenim artıyor. şimdi şöyle bir durum var şimdiki iniş çıkışlarımla önceki iniş çıkışlarım arasında dünyalar kadar fark var. önceki inişlerim sex ile sonuçlanırdı fakat şimdi sadece şöyle bakıyorum geçiyorum ya da çok nadir porno izliyorum eşcinsel porno ancak şimdilerde porno izlemeyi kestim böylesi daha doğru diye düşünüyorum. bu da inşallah biterse epey mesafe almış olurum.
sosyalleşme konusunda yine bu sene oldukça yoğunum ve bu sebepten dolayı çok fazla vakit bulamıyorum yazmaya. boş kaldığımda da ancak dinlenebiliyorum. inşallah yüz yüze görüşüp konuşuruz hocam şimdilik Allah'a emanet olun. iyi akşamlar..

05 Kasım 2012


slm hocam nasılsınız ben idare eder. aslında dünden beri canım sıkılıyor. bir konuda yardımınıza ihtiyacım var. olay şu:

bu yıl bizim okula atanan bir öğretmenden hoşlanmaya başladım. sizin dediğiniz gibi hemen ilanı aşk değilde önce tanımaya çalışıyorum. sıcak sempatik biri. geçenlerde ö. odasında otururken artık sizli bizli konuşmasak dediğimde tamam dedi, ne o öyle ben de sıkıldım dedi. ancak hala ben ona ısrarla sen diye hitap etsem de o hala bana siz diye hitap ediyor. ve bu moralimi bozuyor. bu bir mesafe koyma değil mi? neyse hiç huyum olmadığı halde ve bilgisayardan da pek anlamadığım halde onun bilgisayarında bir sorun vardı ve ben yapabilirim dedim. dünden beri onla uğraşıyordum. ve bugün yaptım ve az önce götürüp verdim. sürekli teşekkür edip durdu. bende takıldım artık bir şeyler ısmarlarsın (IZ) şeklinde. tamam dedi şu sınavlar bitsin.
yani ilk başlarda hiçbir şey hissetmiyordum ama son zamanlarda baya ortak zamanlar geçiriyoruz, öğlen yemeklerinde beraberiz, teneffüs aralarında sigara içmek için onun yanına gidiyorum, işte bu bilgisayar olayı falan baya bir yanlışlık oldu ANCAK KENDİ ADIMA. ama o hala bana  SİZLİ BİZLİ konuşuyor. sanırım hoşlanmıyor benden ve bu da benim canımı sıkıyor. yani birazcık da olsa benle ilgilenmesini istiyorum. sırf bugün işim 15.00 da bitti onun dersinin bitmesine 30 dk vardı bekledim beraber gidelim diye. gittik de. ama neden hala siz biz diyor anlamıyorum. iyi akşamlar size, nasılsınız, siz gibi cümleler kuruyor. bende bugün bilgisayarını götürüp verirken ısrarla hep sizli bizli konuştum. sanırım yine öyle konuşacağım.

lütfen bana bir akıl verin ne yapmalıyım. onun yanında iken kendimi hem tedirgin hem de iyi hissediyorum. yine onun yanında zaman geçmesin istiyorum. ve çok komik beni güldürüyor, orta derece güzelliği var. pek bu umurumda da değil. içten gibi olması beni etkiliyor. 3 akşamdır mesajlaşıyoruz bir bahane bulup bir şeyler soruyorum sağolsun o da karşılıksız bırakmıyor. ancak yine sizli bizli cümlelerle.
şimdi senden hoşlanıyorum da diyemem. daha başlamadan biter her şey. neler yapabilirim bu ilişkiyi geliştirmek ve ilerletmek adına.... gerçekten canım sıkılıyor.

09 Kasım 2012

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1041.0






ERKEKLERE YÖNELEN ERKEKLER KIZLARA NE KADAR YAKINDIR?


İlk çocukluk yıllarından hatırladığım, mahallede kızlı erkekli gruplar vardı. Onlarla oynardım. O zamanlar bizim mahallede genç ve çocuk sayısı çoktu. Benden büyük olan ablamlar ve onların komşu kızlarıyla geceye uzanan oyunlar oynanırdı. Kimi zaman ip çevrilirdi, ablamlar dans yaparlardı. Ben bazen ip çevirme oyununda oynardım. Zaman zaman erkeklerin de küçük iştirakleri olurdu. Yaşıtlarımla da gece saklambaç ya da yedi kule oynardık. Pek futbol oynandığını hatırlamıyorum mahallede. Ya da ben görmedim ilgim olmadığından da olabilir. Ama kızlarla çizgi çok oynadım ve tabii ilkokul yıllarında ip atladım hem de beşinci sınıfa kadar atladım. İyi biliyorum. Bazen çevreden öğrenciler bağırırlardı kız mısın sen diye, zoruma gitse de pek aldırmazdım. Arkadaşlar (yani birlikte ip atladığım kızlar)  boş ver dediği zaman unuturdum, o zamanlardan kalma belki de hala sorunları görmezden gelen bir tavrım mı oldu ne, bilmiyorum. İlk okul öğretmenimiz bayandı. Biraz otoriterdi pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Bize çok ödev verir ben geceye kadar ablamlarla ödev yapardım. O zaman büyük ablam evdeydi okumuyordu ( lise terk). Küçük ablam da orta okuldaydı. Bana o zamanlar ders konusunda yardımları oldu. İlk okulda erkeklerle bir tek kovalama gibi oyunlar oynadım.ilk okul yıllarında babam her zamanki gibi bana çok asabi gelirdi. Hala da tepki verirken çok bağırdığını düşünürüm. Karşısındaki elemanı da oğlu değilmiş gibi davranması beni hep yaraladı. Şimdi çok bağırmasına fırsat vermesem de… bir gün ben ablamlara özenip herhalde kafama havlu sarmışım, babam ‘çıkar o havluyu kafandan diye bir bağırdı. Bir de annem var ki onun da dünya umrunda değil. Oluruna bırakır her şeyi, babamın bağırmasını, sinirlenmesini istemez, aman huzursuzluk çıkmasın derdinde, bizi de susturur tepki vermemizi engeller, kendisi de tepki veremez, anca söylenir. Bizdeki yanlışı da kolay kolay uyarmazdı, babamın kızacağını söyleyerek yaptığımızı engeller, bir tehdit unsuru olarak kullanırdı. Ve bir ortamda müzik varsa hemen hadi oynayın gibi bir teşviği olurdu, ben ordan da çok zarar gördüğümü düşünüyorum. Hadi oyna oğlum der, alkış tutardı. Ben de ellerimi kıvra kıvra oynardım.

Bu arada babam maça götürür, sıkılırdım. Ava götürür bazen keyif alırdım bazen çok sıkılırdım. Küçük kuş avından çok hoşlanırdım, genelde ağaç altında oturarak olduğu için, zahmetsizdi.

Bir gün anneannemin bahçesinde oynarken kuzenlerle, deli Şakir mi ne derlermiş yan komşunun büyükçe oğlu elinden tüfekle gezerken bizim tarafa geldi ve bize seslendi biz de gittik oraya, daha çocuğuz, ilkokul yılları, av yapıyorum gel dedi bana, diğerlerine pek bir şey söylemedi, ben de kabul ettim. Birlikte ağaçların altına doğru ilerledik, kimse yok beklemeye başladık. O bu arada ön tarafıyla oynuyor, çıkardı ortaya penisini. Öylece kuş da kolluyor, havaya falan bakıyordu. Sonra geldi arkama mı oturdu ya da bir yere oturdu beni de önüne otutturdu. Sonra benim cinsel organıma dokunup, benim de onun cinsel organını tutmamı istedi. Ben de tuttum. Sadece tuttum. Bir süre sonra ben gideyim dedim. O da dur ilerde bakalım ne var falan diye evinin civarına kadar geldik, gel yukarı çıkalım dedi. Yok dedim ben gideyim. Elim çok kötü kokuyor gibi gelmişti bana o zaman. Ben hemen çıkıp ordan, anneannemlerin bahçesinde elimi hızlı hızlı sabunladığımı hatırlıyorum.

Sonra bu uyarılmayla mı bilmiyorum, mahallede arkadaşların evlerinde battaniyenin altına girer, birbirimizin cinsel organını okşadığımızı hatrılıyorum. Daha ilk okulda olmamıza rağmen haz alırmışız demek ki.

İlkokulun ardından gelen ilk cinsel uyanışım erkeklere yönelik oldu tabii. Tv ekranında erkek bedenlerini inceliyor, onlar üzerinde fantezi gelişrtirip kendimi tatmin ediyordum. Üstü çıplak, kaslı erkek bedeni beni çok çekiyordu. Reklam filmlerindeki yakışıklı tipler de öyle… kadın bedeniyle hiç ilgilenmedim.

Orta okul yıllarında tabii ki ip atlamadım. Zaten artık kızlar da atlamıyordu. Beden eğitimi derslerinde beden eğitimi için toplanan parayı verdiğimiz için bizi de futbola dahil etmek zorunda kalırlardı. Defansta saçma sapan gelen topa vururduk. ( bizli bir ifade kullandım çünkü benim gibi futbolla hiç ilgilenmeyen bir arkadaşım daha vardı. Ee tabii bir yıl önce onun da cinsel durumunu çok şaşırarak öğrendim. )  pek fazla arkadaş çevresi olmayan, genelde zararsız, mücadelesiz, beni çok zorlamayan ve germeyen birkaç kişi ile arkadaşlık kurdum. Ve tabii kızlar hep vardı çevremde. Ama orta okulda kızlardan çıkma teklifleri aldım. Bir kız resmen çok aşıktı bana, ama ben hiç hoşlanmadım. Onun arkadaşıyla çıktım bir süre… tabii çok masum, sadece gezdik o süreçte… ve kız karateyle ilgileniyordu. Sonrasında birkaç kıza teklif etsem de pek olmadı. Bu arada tek tutunduğum durum derslerim oldu. Beni hiç zorlamıyordu orta okul. Çok severek geçtim tabii sayısal derslerden, tarih ve coğrafya hep zorladı beni. Fende bir sınavda sınıf rezalet 5 kişi 2, ben beş almışım diğerleri bir… hem şaşırmış hem sevinmiştim tabii… ve beni derslerimdeki başarıdan dolayı sınıf başkanı yapıp duruyorlardı. Ben bir türlü idare edemiyordum sınıfı. Bir gün nöbetçi öğretmen gelip sen ne biçim başkansın kim konuşanlar çabuk söyle yoksa seni döverim dedi ben de iki isim vermiştim içim acıyarak tabii, ve ikisini de dövmüştü hoca, sonra biraz tehdit yedim tabii sen görürsün gibilerinden… alaya uğradığım zaman çok oldu, sırf alay etmesinler diye iyi olmayı seçtim ve iyi anlaşmaya ve karışmamaya çabaladım. Bir de bizim sınıfın güçlü tipleriyle arkadaşlık kurdum. Çok da iyi arkadaşlarım vardı, beni hem severlerdi, hem de kollarlardı. Sıra arkadaşım babayiğit ,çok iyiydi, ve bir gün bizi ayırdıkları için çok ağladığımı hatırlıyorum.

Orta okulun ortaları gibi 3 ayda bir bize yatıya gelen babamın ortağının oğlu ile birlikte yatardık. İlk hemcins birlikteliğim o zaman başladı.ondan önce ilkokuldaki birkaç temas dışında hiç deneyim olmamıştı. Onunla olan da birbirimize mastürbasyon yapmakla başlayan, onun vücüdunu öptüğüm ve sarılmak istediğim bir deneyimdi. Onunla ilişkimiz her buluşmamızın akşamında gece birlikte yatarken olurdu. O artık arkama girmek istiyor ben pek yanaşmıyordum. Ara ara bu deneyimi yaşadığımız bir gün bana sen gir dedi ve döndü kalçasını bana, ben de istemeyerek birkaç denedim kalsın dedim. Derdim ters ilişki değildi çünkü o zaman. Ben onun bedeninden çok haz alıyordum. Sarılmaktan ve öpmekten bedenini. Belki de cinsel bilginin de sınırlı olmasındandı bu sınır. Asla oral falan yapmadık ne o ne de ben. Ne de öpüşme oldu. Sonra bu ters ilişki deneyiminden ben mikrop kaptım, testimin biri çok şişti, ben korkumdan söyleyemedim bizimkilere, ben söyleyemedikçe o daha çok şişti ve söylemek zorunda kaldım. Sonra antibiyotiklerle geçirdik ama testis nohut kadar küçüldü, işlevsiz bir hale gelmek durumunda kaldi. O durumlardan sonra zaten pek de bir araya gelmedik. Geldiğimiz zamanlarda da o da kızlardan hoşlandığını söylüyordu. Onlarla çıkıyordu, ben de zaten hali hazırda çıkıyordum.


Lisede babam velim olmuştu. Toplantılara hep o giderdi. Ben lisede yine kızlarla iyi anlaşan, yine alaya uğrayan ama duymazdan gelen bir tip iken aşk hayatım daha renkliydi bir  buçuk sene aynı okula gittiğimiz üst komşunun kızıyla flört ettim. İlk küçük cinsel deneyimleri onunla yaşadığımı söylemem gerek. Çok güzel zamanlardı. Lise 2 gibi o bitti, başka bir kızla 2 ay gibi çok kısa ve çok masum, temassız birlikteliğim oldu.

Üniversitede de bir kız arkadaşım oldu, zaten ailesiyle yaşıyordu. O yüzden tam bir cinsel deneyim yaşadığımı söyleyemeyeceğim. Sonrasında aşık olduğum üniversite son sınıfta bir ilişkim oldu. O da çok düzgün bir kızdı, onunla cinsel olarak duhuliye dışında her şeyi yaşadık. O benle çok evlenmek istedi ama ben hiç hazır hissetmiyordum o zaman. Çok da uygun bulamamıştım aile olarak bizim aileyle bütünleştiğinde. Üniversite bittikten 3 ay sonra ayrıldık. Sonra yüksek lisansım başladı. Yüksek lisans devam ederken ben gündüz satışta durmaya başlamıştım bile. Yüksek lisansın başlarında çok rahat bir kızla çıktım Antalya’da ama onunla da birlikteyken hiç keyif almadım. Bana çok salak geliyordu söylemesi ayıp, cinsel bir şeyler yaşarım dedim ama ben çok beceremedim ısmarlama olunca haliyle.

Sonra böyle rahat kızlarla ilişkiye girmek bana hep zor geldi, hiç rahat olamadım yanlarında.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1151.0

11 Kasım 2012 Pazar

ERKEKLER NEDEN KISKANIR? ERKEK KISKANÇLIĞI GİZİL EŞCİNSELLİK MİDİR?


ERKEK KISKANÇLIĞI GİZİL EŞCİNSELLİK MİDİR?


Her iki cinsin kıskançlığında farklılıklar gözlenir. Erkek kıskançlığı birbiriyle bağlantılı iki temel neden dayanır; gizil eşcinsel eğilimler ve yetersizlik duygusu. Gizil eşcinsel eğilimleri olan erkekler beraber oldukları kadını ilgi duyacakları bir erkekle paylaşmak isterler. Bu kişilerin hayatlarında kendilerinin bir erkekle eşcinsel ilişki yaşamak gibi bir eylemleri olmamasına rağmen eşlerini bu erkekle sevişirken tahayyül etmek onlarda cinsel bir uyarılma oluşturur. Bu yapıdaki erkeklerin bir kısmı kendilerindeki bu gizil eşcinsel eğilimi şiddetle reddetme eğilimindedirler; eşcinsel eğilimler bilinçdışına atılmıştır. Bu yapıdaki kişiler eşlerine karşı büyük bir kıskançlık hissederler. Bilinçaltlarında bir yandan eşlerinin kendilerinin de beğeneceği bir başka erkekle beraber olma isteği, bir yandan dab u isteklerin gerçekleşmesinden büyük bir korku vardır. İsteklerinin gerçekleşmesinin kendilerini eşcinsel yapmasından korkuyorlardır. Bu iki zıt duygunun çatışması ortaya büyük bir kıskançlık duygusu çıkartır. Bütün dikkatleri bu istenen “şeyin” olmasını engellemeye çalışmaya kaymıştır. Kendilerinin beğenebileceği her erkeği eşlerine yakıştırırlar ve kuşkularını eşleri ile o erkek arasında bir ilişki olduğunu iddia etmeye kadar vardırırlar. Çoğu zaman eşin tepkileri ve ikna çabaları sonuç verir ve dikkat başka birisi üzerine kayar. Bu kıskançlığın “kıskançlık paranoyası” denen ağır türünde kişi kuşkularının doğruluğundan emindir ve kıskançlık hezeyan ölçülerine varır, tablo psikotik bir içeriğe dönüşür.
Diğer erkek kıskançlığı türünde ise erkek, kadın karşısında kendisini çocuksu ve güçsüz buluyordur, kadının dünyasında kadının hayatının veya ruhsal varlığının kalitesini arttırabilecek bir etkisi olabileceğine inanmıyordur. Bu durumda erkek kendisini ciddi biçimde yetersiz buluyordur. Bu yetersizlik duygusu eşinin kendisinden daha güçlü ve  yeterli erkeklere ilgi duyabileceğine dair bir kıskançlık yaratır. Bu kıskançlığı erkeğin karısını  anne yerine koymağa başlaması ve kendisinden daha gelişkin bir erkeği (babayı) daha uygun bir eş olarak tanımlaması,  yani alevlenmiş bir ödipal takıntı olarak yorumlamak mümkündür.  Kadınla erkek arasındaki büyümüşlük düzeyi ve ruhsal kalite farkı büyükse; bu ödipal kıskançlık karı-koca ilişkisinin  sürdürülemez hale gelmesine yolaçabilir. Kadın açısından devamlı güvensizliğe ve ithamlara maruz kalmak uzun sure kaldırılabilecek bir durum olmaktan çıkar. Böyle bir kıskançlığın ergenlik çağındaki bir gençte olmasını normal karşılamak gerekir; çünkü onlu yıllarındaki bir delikanlının yeterliliği bir kadınla kalıcı bir ilişki götürecek düzeyde olamaz ve doğal olarak zaten ergenlik çağında çocukluktan beri yaşanmış preödipal veya ödipal her türlü problem yeniden doğar.

üç hakim duygu dr erdoğan çalak


http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1146.0

İLK TERAPİ: GENİŞ AİLE ve ÇOCUK TACİZİ: ÖSS TÜRKİYE DERECESİ


p:neden burdayız?
d:internette sitenize rastladım(hüseyinkaçın forum) zaten bir psikoloğa gitmeye çoktan karar vermiştim;ancak ciddi güven problemlerim vardı..nevzat tarhan var memorial hospital..ona ulaşmaya çalıştım ancak başaramadım,çünkü ücret aşırı pahalıydı
p:ne kadar pahalı?
d:tam olarak hatırlamıyorum ancak aşırı pahalı olduğunu hatırlıyorum..bir de mustafa merter var ben ötesi derneği...oranın fiyatı biraz daha uygundu ancak onları aradığımda ciddi bir soğukluk ilgisizlik hissettim
p:nasıl yani ses tonundan mı?
d:evet ses tonundan..sanki gelme der gibi itici bir ses tonu vardı..sanki işi zorlaştırmaya çalışıyordu
p:ne şekilde?
d:mustafa merterle görüşmem mümkün mü dedim..hayır o terapilere katılmıyor o bodrumda yaşıyor onun yerine asistanları terapi yapıyor...deyince bir de soğuk bir ses tonuyla..kendimi aşağılanmış hissettim...daha sonra sizin foruma rastladım..
p:güvenilir mi buldunuz?
d:güvenilir buldum ki geldim!ancak %100 bir güven değil bu..
p:yüzde kaç diyelim?
d:%50nin üstünde ki geldim..
p:peki güveni nerde yakaladınız?
d:bir sürü insanın size karşı olduğunu gördüm..değişik bir durum olsaydı bir yerde bi haber çıkardı en azından..sahtekarlıkla ilgili tek bir somut haber bulamadım..
p:karşıda saldıran bir grup var bunu farkettiniz
d:ben onlardan değilim..saldırganlık onların doğasına işlemiş zaten her şeye saldırıyorlar..ben onları baz almam..
p:peki gelelim sizin hikayenize yaş?
d:yaş 21
p:anne baba sağ mı?
d:evet
p:kaç kardeş?sen kaçıncısın?
d:3 kardeşiz.ben 2.yim
p:diğerleri abi?abla?
d:bir ablam bir de kız kardeşim var..
d:hüseyin bey hayatımın bu gizli fakat büyük gerçeğini ilk defa size anlatmaya çalışıyorum..bu durumumu bilen sadece 1 kişi var..siz 2.olacaksınız
p:kim o?senin için önemi ne o kişin?in
d:sanırım burada açık konuşmak gerek her şeyi..
p:evet
d:hüseyin bey bu konuştuklarımız benim en büyük sırlarım size de güveniyorum inşallah yanılmam..daha önce sanal alemden tanıştığım aramızda duygusal bir bağ oluşan bir kişi..
p:yaş kaç?
d:bir kaç yaş benden büyük..
p:yüz yüze görüşme oldu mu?nasıl bir görüşme oldu?
d:evet oldu..insani bir görüşmeydi..birlikte yemek yedik biraz da gezdik ve ayrıldık..
p:eşcinsel olduğunuzu ilk defa ne zaman anladınız?hikayem nereden başladı?
d:tabi ergenlikle beraber çünkü daha öncesinde cinsiyet veya cinsellik çok bir şey ifade etmiyor insan için daha çocuksunuz çünkü..ergenliğe girince hemcinslerime ilgi duyduğumu farkettim..o günden beri böyle..
p:ilgi duyduğun erkeklerin ortak özellikleri var mı?yani nasıl tipler?
d:en başta yakışıklı olması şart.yakışıklı olmayanlara cinsel veya duygusal anlamda ilgi duymuyorum..daha sonra güçlü kuvvetli yani koruyucu bir tip..beni korumalı..
p:yüz güzelliği mi?yoksa beden güzelliği mi?kaslı olma gibi..
d:her ikisi de aslında ancak yüz güzelliği daha baskın..
p:peki başka?
d:kendine güvenen bulunduğu ortamda ön plana çıkan tipler..
p:peki ilgi duyduğun insanlarla ilişkin nasıl oluyor?yani sadece uzaktan bir sevgi mi yoksa direkt iletişime geçiyor musun?
d:öncelikle şunu belirteyim..ben muhafazakar dindar bir aileye mensubum.dolayısıyla ben de dindar bir insanım kendi çapımda..
p:ne kadar muhafazakar diyebiliriz?tarikat cemaat yakınlaşması var mı?
d:son derece muhafazakar evet tarikat veya cemaatlere yakın..özellikle annem dine çok meyilli..zaten beni hep annem yönlendirmiştir..
d:işte bunlardan dolayı ben hep kendimi frenlerim..
p:peki kendini sorguluyor musun?bu durum doğuştan mı?psikolojik mi?
d:bu konu hakkında araştırma yaptım..aslında yetiştiriliş tarzım ve yetiştiğim ortamdan kaynaklandığını hissettim hep..araştırmalarımda bunu doğuluyordu çünkü forumunuzda okudum hayat hikayeleriyle benim ki çok benziyordu...annemin baskınlığı ,çocukken çevremin hep kızlardan oluşması hep onlarla oynamam..ve birşey daha var ancak hüseyin bey bunlar hayatımın en büyük sırları size güvenebilir miyim?
p:evet..elbette
d:ben 9 yaşımdayken üst kat komşumuzun oğlu hoş olmayan şeylere çekti beni..yaklaşık 2 yıl hiç hoş olmayan şeyler oldu..
p:o kaç yaşındaydı?
d:15,16 yaşlarında..ev sahibimizin oğluydu aynı zamanda akrabamızdı
p:yakınlık derecesi neydi?
d:babamın kuzeniydi teyzesinin oğlu
p:ilişki ne düzeyde oldu?
d:sevşme düzyinde anal buyutuna varmadı yani anal hiç olmadı..(danışan ağlamaya başlar ve ağlarken devam eder)...yemin ederim bu kendi isteğimle olmadı daha çocuktum hiçbir şeyin farkında değildim..yıllardır bu halimle mücadele ediyorum asla eşcinsel olmayı kendim istemedim neler çektiğimi bilemezsiniz..ergenlikten bu yana mutluluğu unutmuş durumdayım..
p:peki bu durumdan dolayı kendini mi suçluyorsun?
d:suçlu olduğumu düşünmüyorum kendi isteğimle olmadı ama kendimi aşağılıyorum sen böyle olamazsın diyorum..
p:ergenliğe neyle girdin*yani masturbasyonu mu öğrendin?
d:yani öyle başladı diyebiliriz..
p:peki masturbasyon yaparken çocukken yaşadığın o olayı mı aklına getiriyordun?
d:evet..aklıma geliyordu beni oraya çekiyordu..ancak bunun tek neden olduğunu düşünmüyorum..kız gibi yetiştirilmiş olmamın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum..davranışlarım hep kız gibi oldu..özellikle lise yıllarında çok dikkat çekiyordu..
p:bu halinden ne zaman rahatsız olmaya başladın?
d:başlarda çok önemsemedim..lise 2.sınıfta pornografiyle tanışınca başladı rahatsızlığım
p:pornografi erkek erkeğe olan mıydı?
d:evet..git gide pornografinin bağımlısı olmaya başladım..vaktim hep internet cafede geçmeye başladı..işte psikolojim o zaman bozulmaya başladı..günahkar olduğumu bilmem fakat kendimi engelleyemem üzerine hayatım bir çatışmaya dönüştü..
p:iyiyle kötü arasında gidip gelmeler
d:evet..çocukluğuma dönecek olursak hüseyin bey..geniş bir ailede doğdum..7 yaşıma gelene kadar amcalar halalar hep birlikteydik..ben hep aşağılanarak büyüdüm hüseyin bey..özellikle amcalarım tarafından hep ezildim ve malesef annemle babam bu durumu engellemeye çalışmadılar hatta onlarda aşağaladılar sürekli..aslında ablamda bende başarılıydık okul hayatımızda..anadolu liselerinde okuduk ancak hiçbir zaman ailemize yaranamadık..şiddete varıncaya kadar süren aşağılamalarla büyüdüm..
p:peki sen karşılarında ne yaptın?
d:çocuk olduğum için ayrıca annem babam bastırdığı için karşılık veremiyordum..öfkemi hep içimde biriktiriyordum..sadece beni ve ablamı da değil annemi babamı da aşağılıyorlar gözümüzün önünde hele annemi hep ezdiler..bütün bunlara karşılık babam hiç bir tepki vermedi..ne bizi ne annemi ne de kendini korumadı..dedemin mirasından mahrum kalmamak için hep onların karşısında sustu..
p:peki babana karşı ne hissttin?öfke?nefret?
d:evet hep öfke duydum babama ve içimdeki bu öfke zamanla nefrete dmnüştü sonuçta aramızda kalın duvarlar oluştu..ne o bana içten bir kere oğlum dedi ne de ben ona içimden gelerek baba dedim..babamla iletişimim hep annem üzerinden oldu
p:yani anne köprü konumunda ailede
d:evet aynen öyle..babamı hiç sevmedim ancak dindarlığımdan dolayı hiç saygıda kusur etmedim..
p:yani hiç isyan etmedin..
d:evet..daha sonra lise bitince türkiyede derece yaparak(ilk 200te)ankara hukuk fakültesini kazandım
p:peki bu durumda annen baban seninle gurur duymadı mı?
d:hayır babamla zaten iletişimim yok annem ise neden türkiyede ilk 10 a giremedin diyerek başarımı yeterli bulmadı
p:anne mükemmeliyetçi bir insan yani..10.olsan neden 1.olmadın diyecek..
d:evet aynen öyle..annemin mükemmeliyetçiliği tabi bana da yansıdı;zaten ben hep annemle bir bütünün iki birleşik parçası gibiydim..bu mükemmeliyetçilik bir çeşit narsizme dönüştü bende..çevremde hep ön planda olma isteği övülme isteği oluştu..
p:zeki olduğunu ilk ne zaman farkettin?
d:okuduğum ilkokul bir kenar mahalle okuluydu dolayısıyla başarı çok düşüktü..ben de çabuk sivrilebiliyordum bu sayede..öğretmenler hep beni överdi çünkü okuyan çalışan başka pek çocuk yoktu genelde sokak çocuğu tipleriydi..yani ilkokul ortaokul yıllarında diyebiliriz..
p:öğretmenler hep seni gösteriyorlardı yani..peki yaşıtların seni kıskanıp dışladılar mı hiç?
d:lise de oldu diyebiliriz..hep büyük hayallerim vardı hüseyin bey örneğin çocukken ne olacaksın diye sorduklarında hiç düşünmeden başbakan olacağım derdim.
p:neden hep büyük hedefler?
d:bilmem annemin narsizmden galiba
p:hala başbakan olmak istiyor muyuz?
d:şu an için hayır..
p:neden?
d:bu durumumdan dolayı
p:deşifre olma korkusu filan öyle mi?
d:evet aynen..bir de eşcinsel olduğumu öğrendiğimde hep bir tedavisinin olduğunu düşünürdüm yani zamanı geldiğine piskoloğa gidicem ve bu durumdan kurtulucam derdim..ancak bu işin içine girince tedavi diye bir şeyin olmadığını gördüm bu da beni ümitsizliğe karamsarlığa itti..
p:yani toplumun değişmek isteyen eşcinsellere olan ilgisizliğini gördün
d:aynen öyle bence türkiyede eşcinsellik çok yaygın bir durum ancak gizleniyor
p:aile bakanı selma aliye kavafın açıklamasını duydun mu?
d:evet eşcinsellik hastalık tedavi edilmeli demişti
p:peki ne oldu?
d:üstü hemen kapatıldı
p:yine hikayene dönelim acaba kızlara hiç ilgi duymadın mı?
d:ergenlik çağımın ilk yıllarında kızlara da ilgi duyduğumu hatırlıyorum
p:işte kızlara olan ilginle erkeklere olan ilgin zamanla çatışmaya başlıyor hep böyle oluyor..yoğun bir sorgulama başlıyor ben neyim?daha sonra bazı kapılara başvuruyorsun;ancak bu senin kendi tercihin deniyor..kapılar kapatılıyor..sende zamanla bu durumu kabullenmek zorunda kalıyorsun ve sonuçta eşcinsel oluyorsun..işte erkek çocuğu 0-2 yaşlarında anneye ihtiyaç duyar..2-6 yaş arası cinsiyet kimliği oluşmaya başlar..bu safhada erkek çocuğun babayla yakın bir iletişimi olması gerekiyor olmadığı taktirde erkeklik kazanımı olamıyor..ikinci şans ergenlik döneminde oluyor o dönemde babadan destek görülmesi halinde yine erkeklik kimliği kazanılabiliyor...ayrıca olmak istediğin yakışıklı güçlü erkek olmadığını düşünürsen başkalarıyla güç transferine girersin ve zamanla güçlü yakışıklı olanları benimser erotikleştirirsin..
p:mastürbasyonu ne sıklıkta yapıyorsun?
d:haftada 8,9 kere diyelim
p:porno izleyerek mi?
d:evet
p:porno izleyerek mastürbasyon yapınca kendini nasıl hissediyorsun?suçlu ve günahkar mı?
d:evet aynen öyle
p:bu da senin iradeni zayıflatıyor özgüvenini kırıyor
d:aynen öyle
p:o zaman öncelikle bunu azaltmalısın haftada 3,4 kereye indirmelisin...hiç yapmamakla yapma arasında ki çatışmadan çıkabilmen için öncelikle azaltman gerekir..iki sivri uçta durmaktansa orta yoldan gitmelisin..ayrıca beklediğin gücün dışarda olmadığını bu gücün senin içinde olduğunu bilmelisin
d:hüseyin bey bu çatışma bende panik atağa dönüştü morarma kasılma nöbetlerine neden oluyor
p:günahkar olunca cehenneme gitme dolıyısıyla da ölüm korkusu ortaya çıkıyor bu da panik atağa neden oluyor..evet bir sonuca bağlayalım..bunları anlatarak ne hissettin?görüşün olumlu mu?bir ümit oluştu mu?
d:bu ilk seanstan bir beklentim yok hüseyin bey..o açıdan ümit için erken olduğunu düşünüyorum..ancak olumlu buldum ve devam etmek istiyorum zaten başka çaremde yok tek şansım bu terapiler..
p:bu yaşlar kabullenmeye giden dönemler..tam bu safhada geldin..dolayısıyla daha şanslısın..zaten anlattığın şeyler hep psikoloji kokuyor..ayrıca kendini suçlamamalısın bu denklem tek taraflı tek bilinmeyenli değil..yani eşcinsel olman bir çok değişkene bağlı..dolyısıyla bu durumu sadece kendini suçlayarak zorlaştırıyorsun..suçlanacak biri varsa sen sonuncu olursun..bu hikaye de babamız annemiz amcalarımız hiçte masum değil..öyleyse sonuç ilk olarak kendimizi suçlamayacağız kendimizi cehenneme atmamalıyız..terapilere devam etmeni öneririz..ilk etapta sık gelirsen 3 aya değişim başlar 6 aya halledilebilir ancak düzenli devam edebilirsen..
d:her hafta gelemem ancak mümkün olduğunca sık gelmeye çalışacağım..
p:peki görüşmek üzere iyi akşamşlar
d: iyi akşamlar sağolun

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1150.0



ANNE BABANIN AŞKI, BİR TANESİ, PRENS VE PRENSESİ ÇOCUKLARI MIDIR?


Babanın çocuğa yatırımı çocuğun fantezilerine inanmasını pekişterecek  biçimde olursa, çocuk babası ile ilişkisinden onu dönüştürebilecek bir biçimde yararlanmamış olur. Çocuğun kendine aşkından narsisistik bir doyum olan ve bu aşkın sürmesine ihtiyaç duyan babalar çocuklarının hoşuna gidecek biçimde davranırlar. Bir çocuğun, ister kız ister erkek olsun, fantezilerine uygun davranmak, onun fantezilerine inanabilmesini sağlamak büyümeyi durdurur.  Bu yüzden anne babaların çocuklarına aşkım, bir tanem, prensesim gibi hitaplarda bulunmaları, çocuk sevinsin diye ona mahsustan yenilmeleri, o an çocuğun hoşuna  gitse de, çocuğa zarar verir.


Neredeyse bütün insanlar için büyümek fantezilerin geride bırakılması ve fanteziyi sevmekten gerçeği sevmeye yönelinmesi ile oluşur. Çocukların anne babaya bağlılıkları, dolayısıyla ruhsal yatırımlarının nesne sevgisine dönüşmesi artarken, anne babanın da çocuğu gerçekliğe yönlendirmesi, büyütmenin temel dinamiğini oluşturur.  Gerçek sevgi büyütmeyi amaçlayan bir duygudur. Çocuğu memnun etme arzusu ise çocuğu kendine bağlama, kendinde tutma, çocuk için önemli olma, çocuk tarafından sevilme arzularından veya çocuğa karşı suçluluk duymaktan kaynaklanır. Çoğu ebeveyn aslında çocuğa kendilerine yapılmasını istedikleri biçimde davranırlar. Kendilerince sevildikleri anlamına gelecek tutumları çocuklarına uygularlar. Bu yüzden çocuklar anne babaların problemlerinin taşıyıcısı olurlar ve insanlar bilmeden çocuklarını kendi yapılarında insanlar haline getirirler. Narsisistik özellikleri olan bir anne babanın çocuğu da narsisistik olur. İnsan kendi çocuğunu ancak kendi büyümüşlük seviyesine getirebilir.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1140.0

TIRNAK YEMEK PSİKOLOJİK RAHATSIZLIK MIDIR?


Tırnak yemenin sınıfı değişiyor


Amerikan Psikiyatri Birliği, tırnak yeme alışkanlığını hastalık olarak sınıflandırmaya karar verdi.
 

Dünya çapında milyonlarca kişi, tırnak yeme alışkanlığından şikayetçi. ABD'li tıp uzmanları ise sigara bırakmaktan zor olarak ifade ettikleri tırnak yeme alışkanlığını Obsesif Kompülsif Bozukluğu (OCD) olarak sınıflandırmaya hazırlanıyor.

NBC televizyonuna göre; Amerikan Psikiyatri Birliği, tırnak yeme alışkanlığının 'başka şekilde sınıflandırılamaz' tanımını kaldırarak 'Obsesif Kompülsif Bozukluğu' olarak sınıflandıracak. Sınıflandırma, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nın (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) bir sonraki sayısında yer alacak.

Alışkanlık, el yıkamak ve saçları ellemek gibi tekrarlayıcı davranışlar olarak tanımlanırken; hastalık, bu tür tekrarlayıcı davranışları nedensiz düşünce ve korkular nedeniyle yapmak olarak açıklanıyor.



Uzmanlara göre; ara sıra tırnak yemek ise davranış bozukluğu olarak görülmüyor.

California Üniversitesi'nden Psikiyatrist Carol Mathews, "Saçları düzeltmek, ciltteki sivilceleri sıkmak ya da tırnak yemek; zarar vermediği ve stresten kurtulmak için yapılmadığı sürece hastalık olarak görülmüyor" dedi.

Tırnak yeme alışkanlığı, uzmanlar tarafından, parmak uçlarına zarar verdiği ve enfeksiyonlara neden olduğu zaman ciddi olarak görülüyor.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25394853/#storyContinued

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1144.0

AŞKSIZ CİNSELLİK: ERKEKLER ve KIZLAR


Kimi ergenlerin cinsel eylemi yalnızca işlevsel bir olgu gibi görmeye çalıştıklarına şahit oluruz. Cinsel eylem sıradanlaştırılmaya, herhangi bir etkinlik gibi gösterilmeye çalışılır. Böylece cinselliğin bireyi kendi kimliğinin derinliklerine bağlayan boyutlar göz ardı edilir ve neredeyse teknik bir operasyon olarak ele alınır. Cinselliğin benlikte yarattığı uyarılmanın taşkınlığından korkan ergenler, çoğunlukla erkek ergenlerdir bunlar, cinsel eylemin yalnızca fiziksel ve işlevsel yönünü görmeye çalışırlar. Bu noktada cinsel eylem ötekiyle kurulan bir bağ olmaktan çıkar ve yalnızca bireyin kişisel ve niceliksel başarısı olarak sunulur. Şu kadar kadınla, şu kadar kez  yapmış olmak veya bir gece de şu kadar posta gitmiş olmak  övünç kaynağı olarak  ele alınır. Fiziksel gereksinim ve bunun doyurulmuş olması  tek gerçeklik  olarak ele alınır. Burada asıl amaç cinselliğin duygusal gereksinim boyutundan uzak durmaya çalışmaktır. Yani ergen cinsel ilişkinin yalnızca bedensel  değil aynı zamanda  duygusal bir gereksinim sonucu ortaya çıktığını yadsımaya  uğraşmaktadır.

talat parman

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1141.msg2697#new

28 Ekim 2012 Pazar

“Normal Zekâ Düzeyinde” (resmi yazışma; gözlem ve öneriler)


………………….İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE

Merkezimizde 17.01.2…. tarihinde test gözlem ve incelemesi yapılan okulunuz öğrencilerinden…………..’ın “Normal Zekâ Düzeyinde” olduğu tespit edilmiştir. Öğrencinin yanlış aile tutumları,  özgüven eksikliği ve hafızasını zayıf olması gibi yaşayabileceği düşünülen sorunlar nedeni ile öğrenmede yaşıtlarının gerisinde kaldığı düşünülmektedir. Öğrenciye verimli ders çalışma, özgüvenini kazanma, hedef koyma amaçlı rehberlikte bulunulmuştur. Aileye gerekli rehberlikte bulunulmuştur. Öğrencinin normal sınıfına devamı uygundur. Aşağıda ihtiyaç duyulabilecek gerekli eğitsel önerilerde bulunulmuştur.
         Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim











GÖZLEM VE ÖNERİLER
     Öğrencinin normal zihin düzeyinde olduğu ve okuma yazma olgunluğuna ulaştığı tespit edilmiştir. Eğitim performansındaki seviye düşüklüğü, kimlik gelişiminin gerçekleştiği okul öncesi dönemde baskıcı bir aile tutumuna maruz kalması, özgüven eksikliği yaşaması ve kısa dönemli hafızanın zayıf olması etki etmektedir. Uygun ortam ve motive sağlandığında başarılı bir öğrenci olabildiği gözlenmiştir. Özgüven eksikliği nedeni ile öğrencide kendini ifade etmede başarısızlık gözlenmiştir. Öğrencinin bu eksikleri önemli derecede giderildiğinde başarı sağlayabileceği düşünülmektedir.                                                                                                                

-Yeterli ve yetenekli olduğu alanlarda sorumluluk verilmesi ve/veya ödevler verilmesi , başarılı olduğu işlerin sonunda sınıf önünde onere edilmesi.
-Sınıf içinde basit sorumluluklar verilmesi
-Yapamadıkları değil yapabildiklerinden örnek verilerek güven duygusunun geliştirilmeye çalışması,
-Öğrencinin hafızasının zayıf olması nedeni ile görsel ağırlıklı eğitim faaliyetlerinin eve ödev olarak verilmesi. Sınıf içinde ödevlerini anlatmasının sağlanması. Bu nedenle bol bol okuma, anlatma, yorum içerikli ödevler verilebilir.
- Güven problemi nedeni ile kendini ifade etmede zorlanan öğrencinin kısık sesle konuşmasını engellemek için her sessiz konuştuğunda anlamazdan gelip tekrar ettirmek  ve sesli konuşmasını sağlamak öğrenciyi destekleyecektir.
-Ayrıca seviyesine uygun ödev desteği ile öğrencinin zihinsel faliyeti hızlandırılabilir.
-Örnek bir davranışının ya da başarısının sınıf içinde öğrenciye belirtilmesi,
-Sosyal faaliyetlere katılmasının teşvik edilmesi,
-Matematik, Türkçe vb. derslerde konun gidişatına göre derse katılması ve konuşması için desteklenmesi,


………………… İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE
             
        Merkezimizde 13.07.200. tarihinde incelemesi yapılan ….. protokol numaralı …………..’ın   “ Normal Zihin Düzeyinde” olduğu tespit edilmiştir. Soyut eğitimden çok somut eğitime daha yatkın olduğu gözlenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda öğrencinin okuma yazma düzeyine ulaşmış olduğu ancak  duygusal ve sosyal olgunluğunun yaş düzeyinin gerisinde olması eğitsel başarısını etkilediği düşünülmektedir. Bu durum öğrencinin kendisini yetersiz hissetmesine, güvensiz olmasına ayrıca hayal dünyasından çıkamamasına neden olduğu düşünülmektedir. Öğrenciye verilebilecek eğitsel ve sosyal destek eğitimle yaş seviyesini yakalaması beklenilmektedir. Normal sınıfına devamı uygun bulunmaktadır. Merkezimiz tarafından bir yıl sonra tekrar incelenmesi uygundur. Gözlem ve öneriler ekte sunulmuştur.
    
       Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim.











GÖZLEM VE ÖNERİLER

Öğrencinin   sosyal ve duygusal olgunluğunun yaş düzeyinin gerisinde olduğu gözlenmiştir. Okuma ve yazmada beklenen başarıyı sağlayamasa da yaş düzeyine yakın performans sergilemiştir. Öğrenmede birebir ilişkilerde uyum sağlayabildiği, ifade güçünün zayıf ve dolaylı yoldan kullandığı gözlenmiştir. Doğru cevabı bilmesine rağmen  dolaylı yoldan anlatıma giderek  yanlış sonuca ulaştığı belirlenmiştir. Özgüven duygusu zayıftır. Bu konuda;

-Yeterli ve yetenekli olduğu alanlarda sorumluluk verilmesi, başarılı olduğu işlerin sınıf önünde sonunda onere edilmesi..
- Kısa cevaplı sorular sorulması, cevaplarını uzatmasına izin verilmemesi
-Basit hikayeler okuması ve bunları yazarak, anlatarak özetlemesi istenmeli. Bu ödevde hikayenin en öz anlatımı istenmelidir. Başaramadığında tekrarlatılmalıdır. Uzun anlatımlarına müsaade edilmemesi.
-Sınıf içinde basit sorumluluklar verilmesi,
-Örnek bir davranışının ya da başarısının sınıf içinde öğrenciye belirtilmesi,
-Sosyal faaliyetlere katılmasının teşvik edilmesi,
-Hayat bilgisi, Türkçe vb. derslerde konun gidişatına göre derse katılması ve konuşması için desteklenmesi, net ve kısa cevaplar vermesi konusunda kontrol edilmesi ve uyarılması.
 
   Bu çalışmalar ile öğrencinin,  sınıf seviyesine yaklaşması sağlanabilir. 

……………………………İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE
             
        Merkezimizde 15.05.200. tarihinde incelemesi yapılan …… protokol numaralı ……………..‘ın “ Normal Zihin Düzeyinde” olduğu tespit edilmiştir. Öğrencinin zihinsel problemi olamamasına rağmen bilişsel seviyesi yaş düzeyinin gerisindedir. Bunun nedeni belirtilmiş olan dikkat eksikliği veya unutkanlık değildir. Bu durumun altında  öğrenilmiş davranış bozuklukları, uyumsuzluk, unuttum veya dikkatim dağıldı bahaneleri, çalışan anne-babanın ilgi eksikliğinden kaynaklanan açıkları kullanması, isteksizlik, v.b. nedenler yatmaktadır. Öğrencinin yaş düzeyi göz önüne alındığında bu tür durumlar normal karşılanmakla beraber olumlu disiplin yöntemleri kullanılarak olumlu değişiklikler yapılabilir. Durumla ilgili aileye gerekli rehberlikte ve önerilerde bulunulmuştur. Öğrenci ile ilgili öneriler aşağıda sunulmuştur.
        Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim.

                                                                                                                        

GÖZLEM VE ÖNERİLER

Öğrencinin hareketli ve uyum problemi olduğu gözlenmiştir. Sözel olarak kendini ifade etmekte başarısız olan öğrenci kendini farklı yönlerde ifade etmeye çalışmaktadır. Dikkatini istediği zaman yeterince toplayabilen sadece ders konusunda dikkatini toplamakta başarısız olan bir öğrencimizdir. Aynı zamanda öğrencide  öğrenilmiş yanlış davranış bozuklukları da  (kavgacı olma, isteksizlik, dikkat etmeme,yaramazlığa önem verme v.b.) bulunmaktadır.

Sınıfta göz temasının kurulabileceği bir yerde oturtulması

Ders sırasında küçük fiziksel temasların kurulması, sürekli gözlendiğini hissetmesi,

Yapamadıkları değil yapabildiklerinden örnek verilerek güven duygusunun geliştirilmeye çalışılması. Öğrencini birçok olumlu ve yetenekli yönleri bulunmaktadır. Ceza yerine bu yönler kullanılarak daha hızlı sonuca ulaşıla bilinir.

Sınıf içinde yeteneğine uygun  sorumluluklar  verilmesi,

Unutma veya dikkatsizlikle ilgili hatalarını hoşgörmek yerine sınıfa uygulanan standart tavırların kullanılması. Ayrıca bu nedenle yapmış olduğu hataların sorumluluğunu almasının  sağlanması.

Sınıf ve okul içinde uyulması gereken kurallar nedenleri ile beraber birebir olarak konuşulması.




Toplumsal kurallar, saldırganlık, arkadaş edinme ve sürdürme konularında etkinliklerin sınıfta işlenmesi ve özellikle öğrenciye etkinliklerde görev verilmesi etkili olabilir. Sınıfça uyulması gereken kurallar konusunda anlaşmalar yapılabilir.

Örnek bir davranışının ya da başarısının sınıf içinde öğrenciye belirtilmesi,

Eksik yaptığı ödev ve sorumlulukları ile ilgili mutlaka görüşülmelidir. “Bunun şurası çok iyi olmuş ama bu eksik kalmış farkında mısın, ya da bunu yapmayı unutmuşsun sanırım, bu sınıftaki görevindi sen bunu yapmadığında sınıftaki ders düzenimiz bozuluyor “gibi hem ona görevini hatırlatıcı hem de önemli olduğunu hissettirici iletişim kurulmalıdır.

Sosyal faaliyetlere katılmasının teşvik edilmesi,

Hayat bilgisi, Türkçe, Matematik,  vb. derslerde konun gidişatına göre derse katılması ve konuşması için desteklenmesi,(düzgün cümle kurma ve akıcı konuşma yaş seviyesinin gerisindedir.)

                  Öğrencinin sosyal ve duygusal  gelişimini desteklemekle beraber olumlu davranış değişiklikleri de sağlayacaktır.

                                …………………..İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE

            Merkezimizde 11.03.200. tarihinde incelemesi yapılan …… protokol numaralı…………..’ın “Normal Düzeyde Zihinsel Performans” göstermiştir. Öğrencinin kurallara uymada sorun yaşadığı gözlenmiştir. Aileye çocuklarına davranışları ve eğitimi konusunda rehberlikte bulunulmuştur. Öğrenci ile sorun çözme becerisini geliştirme ile ilgili görüşme yapılmıştır. Eğitsel önerilerimiz doğrultusunda sınıfında devamı uygundur.
         Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim.

EĞİTSEL ÖNERİLER

•   Öğrencinin sözel ifadesi, kavramsal ve akademik becerileri yaş seviyesine uygundur. Sosyal gelişimi ise grup içinde uyumunu etkilemektedir. Bunun ailenin evdeki davranışları, sorumluluk duygusunun tam gelişmemiş olması ile ilgisi olabileceği düşünülmektedir.
•   Öğrenci evde kazandığı ilgi ve hâkimiyeti okulda da sağlamak istemektedir. Okulda birçok öğrenci olması ve ilginin tamamen onda olmaması nedeni ile ilgi çekme yollarına başvurmaktadır. İlgi çekmek için sergilediği davranışların görmezden gelinmesi ve olumlu davranışlarının pekiştirilmesi olumlu davranış kazanmasında yardımcı olacaktır.
•   Ders sırasında öğrenci ile göz göze gelinmesi ve fiziksel temasta bulunulması sakinleşmesini ve derse olan ilgisinin artmasını sağlar. Öğretmenin olumlu davranışlarıyla ve sınıf içindeki durumu ile zaten onun varlığından haberdar olduğunu kavraması ilgi çekmek için gösterdiği davranışları azaltacaktır.
•   Uyumlu çalışabileceği bir sınıf arkadaşı ile birlikte sınıfın basit bir sorumluluğunu alması (kütüphaneyi düzenlemek, sınıfta çiçek varsa sulamak ya da yetiştirmek vb.) birlikte çalışma ve sorumluluk duygusunu geliştirecektir.
•   Empati duygusunu geliştirmeye yönelik çalışmalar faydalı olacaktır. Örneğin arkadaşına vurduğunda onun canı yandı ve ağladı. Senin hiç böyle canın yandı mı ne hissettin o zaman bak oda böyle hissetti vb. başkalarının duygularını anlamasına yönelik çalışmalar yapılması faydalı olacaktır. Sınıf içinde bu konulu hikâyeler okunup tüm sınıf tartışılması da farkındalığını artıracaktır. Kurallarla ve konuşarak, tartışarak çözüm bula konusunda yeteneği gelişecektir.
•   Randevularına öğrenci ve anne birlikte gelmişlerdir. Öğrenci gözlem formunda belirtmiş olduğunuz noktalarda anneye rehberlikte bulunulmuştur. Anne öğrenciye sözünü dinletme ve kural koyma konusunda güçlük yaşamaktadır. Anne kendini güçsüz hissetmektedir. Evde kuralları belirlememesi ve uymadığında kesin davranması gerektiği belirtilmiştir. 
•   Anne evde yaşadığı tüm sorunları çocuğa yansıtmaktadır. Bu yaş dönemindeki bir çocuk için onu ezecek bir yüktür. Konuşma ihtiyacı duymaktadır fakat Ahmet annenin dert ortağı olabilecek ya da onu anlayabilecek yaş ve gelişim düzeyine sahip değildir. Anneye psikiyatriste gitmesi önerilmiştir. 
•   Öğrencinin aile içindeki memnuniyetsizliği artmıştır. Bu okulda sizinde belirttiğiniz gibi arkadaşlarını kıskanma ya da sahip olmadıklarını isteme gibi kendini dışa vurmaktadır. Bu konuda öğrenci ile görüşülmüştür. Ancak devam eden görüşmelerin yapılması gerektiği için okul rehber öğretmeni ile görüşmesi sağlıklı olacaktır.
•   Spor faaliyetlerine yönlendirilmesi öğrenci için faydalı olacaktır. Hem başarı tatmini yaşamaya hm rahatlamaya ihtiyacı vardır. Bu konuda okul olanakları dâhilinde takım çalışmalarına alınabilir. Ailenin ekonomik durumu yeteriz olduğu için belediyenin veya ücretsiz başka kurumların faaliyetlerine yönlendirilebilir. Sınıf içinde bir takım kurularak okul beden eğitimi öğretmeni ile birlikte çalışması sağlanabilir. 

………. İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE
             


        Merkezimizde 19.03.200. tarihinde incelemesi yapılan ………..protokol numaralı ………….’in Normal Zihin Düzeyinde olduğu tespit edilmiştir. Öğrencinin içine kapanık, çekingen olduğu gözlenmiştir. Anne baba ayrılığı ile okula başlama döneminin üst üste gelmesinin performansını tam olarak ortaya koymasını zorlaştırmaktadır. Yengeden alınan bilgilere göre anne baba ayrılığı ile çocuğu duygusal açıdan yıpratmakla beraber yaşantısında da annesinin olmaması önemli değişikliklere neden olmuştur. Hayatındaki bu olumsuz değişikliğin okul başarısı düşüklüğü üzerinde etkisi olması muhtemeldir. Öğrencinin duygusal açıdan desteğe ihtiyacı olduğu düşünülmektedir. Bu konuda okul rehber öğretmeninin ve sınıf öğretmeninin öğrenci ile ilgili ortak yapabileceği çalışmalar ve okul rehber öğretmeninin psikolojik danışma görüşmelerinde bulunması yardımcı olacaktır.  Yine de herhangi bir zihinsel sorun olup olmadığını ayrıntılı bir şekilde öğrenebilmek için psikometri ölçümü yapılması istenmiş ve öğrencinin ……….. Üniversitesi Tıp Fakültesine yönlendirilmesi yapılmıştır. Alınan hastane sonucundan sonra tarafınız tekrar bilgilendirilecektir.
         Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim.

…………………………İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE
             
        Merkezimizde 21.10.200. tarihinde incelemesi yapılan …………… protokol numaralı yapılan ………………….eğitsel inceleme ve test sonucunda “Normal Zihin Düzeyinde” bulunmuştur. Eğitsel öneriler doğrultusunda sınıfında eğitimine devam etmesi uygundur.

         Gereğini bilgilerinize arz ederim.


EĞİTSEL    ÖNERİLER

•   Öğrencinin eğitsel performansı sınıf seviyesine uygun değildir. Okuma – yazma öğrenememişti. Matematik işlem becerisi sınıf seviyesinin altındadır. Bu nedenle Türkçe ve matematik derslerine 1. sınıflarla katılması öğrenci için faydalı olacaktır.
•   Öğrencinin annesi okuma-yazma bilmemektedir. Bu nedenle evde desteklenmesi problem olmaktadır. Anneye çocuğun sınıf seviyesine yaklaşmasının sağlanması için derslerini destekleyecek bir takviye aldırması önerilmiştir. Ayrıca okuma- yazma kurslarına katılması için halk eğitim merkezine gitmesi önerilmiştir.
•   Sorumluluk duygusunun zayıf olması nedeni ile öğrenciye sınıf içinde basit sorumluklar verilmesi faydalı olacaktır. Sınıf içinde arkadaşları ile birlikte çiçek yetiştirme, sınıf kütüphanesini düzenleme vb. düzenliliği olan görevler olmalıdır.
•   Okuduğunu anlamasını sağlamak için 3-4 satırlık basit metinler verilerek kim?,nerede?, ne yapıyor? Sorularını cevaplamaması istenebilir.
•   Rakam tekrar etme, cümle tekrar etme gibi çalışmalarla hafızasın güçlendirici çalışmalar yapılabilir.
•   Yapılan çalışmaların öğrencinin unutmaması için tekrar ettirilmesi gerekmektedir.

……………… İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE
             
        Merkezimizde 07.12.200. tarihinde incelemesi yapılan …………….protokol numaralı …………………’un “ Normal Zihin Düzeyinde” olduğu tespit edilmiştir. Aileden alınan bilgiye göre öğrencinin kemik gelişimi yaş seviyesinin altındadır. Gelişiminin sağlıklı ilerlemesi için tedaviye devam etmeleri önerilmiştir. Eğitsel açıdan aileye rehberlikte bulunulmuştur. Ekte gönderilen eğitsel öneriler doğrultusunda öğrencinin sınıfında eğitimine devamı uygundur.
         Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim.


EĞİTSEL ÖNERİLER



•   Yapılan eğitsel test ve incelemelerimiz sonucunda öğrencinin normal zihin düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir. 
•   Öğrencinin kemik yaşının gelişiminin gerisinde olması çabuk yorulmasına ve bu nedenle zorlanmasına neden olabilir. Zihinsel olarak normal olduğu halde öğrenci sınıftaki yaşıtlarına göre daha çabuk yorulur ve performansı düşebilir. Ya da zihinsel performansını fiziksel engellenme dolayısı ile tam olarak gösteremeyebilir. 
•   Kemik gelişimi ya da gelişim yavaşlığı tamamen tıbbi bir durumdur. Buradaki ilerlemesi doktor kontrolünde ve yönlendirmesinde olabilir. Bizim uzman alanımız dahilinde değildir. Aileye mutlaka düzenli kontrole gitmeleri ve tıbbi önerileri ciddiye almaları konusunda önerilerde bulunulmuştur. Bu kontrollerin tarafınızdan da takibi öğrenci için olumlu olacaktır.
•   Öğrenci özellikle yazarken çabuk yorulmaktadır. Yorulması sıkılmasına ve çalışma isteğinin azalmasına neden olabilir. Çalışma istek ve motivasyonunu güçlü tutmak için başarabileceği ödevlenlendirme ve çalışmalara dahil etmek faydalı olacaktır. Daha az yazı daha çok okumanın olduğu ödevler öğrencinin başarısını artıracaktır.
•   Yazma ve çalışma hızının yaşıtları işle aynı olgunlukta olması beklenmemelidir. Onlara göre daha çabuk yorulacaktır. Bu da başarısızlık hissi yaşamasına ve güveninin zedelenmesine neden olabilir. 
•   Sınıf içinde seviyesine uygun çalışmalara dahil edilmesi, yazı yazarken biraz daha uzun zaman tanınması, başarılarının ödüllendirilmesi çalışma azmini artırır. 
•   Kemik gelişimi yavaşlığı en çok yazma faaliyetini etkileyecektir. Öğrenci bu eksikliğine rağmen normal zihin düzeyinde ve öğrenmeye açık bir öğrencidir. Mutlaka yazarak öğrenmesi gereken bilgiler küçük parçalara ayrılarak verilebilir. 
•    Sınıfın 3 kere yazması gereken bir metin öğrenci için ağır bir ödev olabilir. Fakat bol bol okuma yapmasının bir zararı yoktur. Oradaki açığını kapatmak için şöyle bir yol izlenebilir. 3 kere yerine bir kere yazar fakat öğrendiği hece, ses, kelime ya da tümceler büyük kartonlara yazılarak sürekli okuması sağlanmalıdır.. 1. sınıf öğrencileri için yazarak öğrenmek önemlidir.  Buradaki eksikliği daha fazla görsel materyalle ve okumayla destekleyerek kapatılabilir. Bu konuda aileden yardım istenmelidir. Sınıf için hazırlanan çalışma kâğıtları büyütülerek fotokopi çektirilebilir öğrencinin duvarına asılarak sürekli okuması sağlanmalıdır.
•   Sınıf içinde tüm etkinliklere katılımı sağlanmalıdır. Sosyal faaliyetlere dahil edilmesi öğrencinin gelişimi açısından faydalı olacaktır. Zorlandığı bedensel faaliyetlerde önce kendisinin yapması için zaman tanınmalı, yardıma ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde bu konudaki fikri alınarak yardım edilmelidir.
•   Öğrenmesi için daha çok zamana, parçalara bölünmüş ödevlere ve yazamadığı geri kaldığı konular için zenginleştirilmiş görsel materyale ve sınıf ortalamasından daha fazla okumaya ihtiyacı vardır. Bu konularda desteklendiğinde öğrenme hızı yükselecektir.