11 Mart 2013 Pazartesi

TACİZ-TECAVÜZ MAĞDURU ÇOCUKLAR:HİPERAKTİVİTE ve DİKKAT DAĞINIKLIĞI


Hayatımın üçüncü yılında her şey değişti. Küçük kız kardeşim ve mahallemizdeki bir çok kızla birlikte, caddenin karşısında oturan bir ailenin babası tarafından defalarca taciz edildik. Bu deneyim beni tepetaklak etmiş ve ailemin dahilik klasmanından saymamakta oldukları ve yeni yeni ayaklanmaya başlayan küçük kızları için asla uygun görmeyecekleri bir kategoriye sürüklenmişti. Ayrıca bu deneyim yüzünden şiddetli duyguların ve kontrolsüz bir empati diyarı kargaşasına balıklama dalmak zorunda kalmıştım.

( hassas bireyler için kısa bir not: empati sayesinde sözcük e imgelerden nasıl derinlemesine etkilenmekte olduğumuza dair derin bir farkındalık kazandım. Her ne kadar karanlık anlar üzerinde yeniden düşünecek şiddetli duyguları tekrar tanımlayacak olsam da, bunları benim ya da  diğer insanların yaşadıkları travmalara dair grafik hesaplamalarla ilişkilendirmeyeceğim. Sizlerin hassasiyetlerine krşı çok dikkatli davranacağım çünkü sizleri korku hikayeleriyle rahatsızetmenin bir anlamı ( ve bir özrü ) yok. Öykülerimi duarlı bir şekilde ve özel ayrıntılara girmeksizin anlatarak kendi özel hayatımı korurken sizinkine de saygılı davranacağım.)
Çocukların çoğunun empati becerilerinden yavaş yavaş uzaklaşarak, konuşma dilinin daha kabul gören ( ve daha güvenli ) dünyasına girmeye başladıkları o dönemde ben, insanoğlunun içinde var olabilecek kötülükle tüm bedenimi  saran bir temas içindeydim.  Diğer çocukların gayet normal yaptıkları gibi sözsüz iletişim becerilerinden uzaklaşmak yerine, uğramakta olduğum tecavüze karşılık bu becerilerime daha çok sarılmıştım. Böylece gelişim yolculuğum endişe verici bir şekilde ilerlemeye başlamıştı, konuşmak ( birçok diğer unsurla birlikte ) benim için son derece zahmetli bir iş haline gelmişti. Kekemelik başlamıştı; basit kelimelerin çoğunu unutmuş, orta derecede ğrenme güçlüğü çekmeye balamış ve son derece hiperaktif olmuştum. Sözcüklerde başarısız olduğumda ya da insanları anlayamadığımda empatiye sarılıyordum, ancak bu bağlılık iç ve dış dünyamda beni korkunç bir karmaşaya maruz bırakıyordu.
Empati yeteneğim sayesinde, diğer insanların hissettiklerini hissedebiliyor, beni isteyip istemediklerini anlayabiliyordum. Ailemden insanların kavgalı olup olmadıklarını ya da yalan söyleyip söylemediklerini anlayabiliyordum. Çevremde benden hoşlanmayan çocuklar olduğunda bunu hissedebiliyor nedenini anlıyordum. Öğretmenlerim anlatacakları konular hakkında bilgi sahibi olmadıklarında ya da çocuklardan hoşlanmayan yöneticilerle karşılaştığımda, durum benim için aşikar oluyordu. Ayrıca beni taciz eden kişinin etrafımda sinsice dolaşmakta olduğunu farkedebiliyordum: Ondan kendimi sakınabiliyor ya da benden daha küçük kızlara saldırmasını önlemek için evine girmeyi tercih edebiliyordum. Olan bitene dair çok fazla toplayabiliyor fakat bunlarıçıklayabilmenin uygun bir yolunu bulamıyordum. Birçok insan gerçekleri yetişkin bir yakın arkadaşından bile duymaya zar zor katlanırken bunları bir çocuktan duymak isteyecek hiç kimse yoktu. Zor olanı öğrenmiştim. Sosyal maskelerin altındaki gerçek duyguları hissedebiliyor ve şahit olduğum durum her neyse onun gerçeğine göre tepki veriyordum.  Bir anda doğru ( ama istenmeyen ) sözcükleri söyleyebiliyor, toplum içindeki şakalaşmaların arkasındaki  asıl duruma dikkat çekebiliyor, normal görünenin arkasındaki saçmalığı bulabiliyordum; kısacası etrafımdaki  her şeyi ve herkesi kışkırtabiliyordum.
Ebeveynlerim iki uzun yıl boyunca söz konusu tacizi fark edememiş olmakla birlikte bir biçimde  beni koruyorlardı. Benim bu garip becerilerimi eksikliklerimi kişisel yapımın bir parçası olarak görüp ele aldılar. Bazı test ve ilaçlar önerilmiş olmakla birlikte, ailem bana kalkan oldu psikolojik kategorizasyon ve ilaç sektörüne dair mütecaviz yaklaşımları engelledi. ( suistimal edilmiş, öğrenme güçlüğü çeken ya da hiperaktif çocuklara karşı günümüzün yapcı yaklaşımının ve inanılmaz yardımlarının aksine, 1960’lar bu konuda tamtakırdı. ) Ailemin desteği sayesinde, bir sürü aykırı tiple dolu bir ailede farklı bir çocuk, bir ezber bozan olarak büyüyebildim. Bu sanat ve deha diyarında, müzik, kültür, komedi, drama ve bir dolu sevgiyle haşır neşir oldum. Duygularımın çoğunu sanat ve müziğe aktarabildim, hayal gücümün yüksekten uçabilmesine izin verdim ve görüp hissettiğim şeyleri bir miktar dile getirebildim.
Mahallenin çocukları arasına katılmak istedim ancak insanlarla uğraşmakta pek becerikli değildim. Fazla dürüst ve gariptim. Genellikle kimsenin tartışmak istemediği konulardan konuşuyordum. ( örneğin neden ebeveynlerinin birbirlerinden nefet etmiyormuş  gibi yaptıklarını ya da biri onlara hakaret ettiğinde çöktüklerini itiraf etmeyişlerinin nedenini sorguluyordum. ) Yönetilme konusunda ciddi sorunlarım vardı ve burnundan kıl aldırmayan bir mizaca sahiptim. Erken çocukluk dönemimin çoğunu hayvanlarla geçirdim çünkü onlarla anlaşmam daha kolaydı.
Tacizle dolu o fırtınalı yıllar boyunca annem beni ( kekeliyor ve huzursuz davranıyordum ) her sbah dışarıya  ön bahçede oynamaya gönderiyordu ama o zamanlar henüz ön bahçenin beni taciz eden kişinin görüş alanının tam göbeği olduğunu bilmiyordu. Oraya gittiğimde korkuda midem bulanarak çimleri sulamaya çalışıyordum. Hortumu sıkıca kavrıyor, dilimi dışarıya çıkarıp, gözlerimi biraz fazla açarak çimleri sulamaya çalışırken tepeden tırnağa titriyordum. Ailem ve diğer çocuklar bu halime gülüyorlardı. ( dürüst olmak gerekirse gerçekten komik görünüyordum ) ve bu da beni biraz daha yalnızlaştırıyordu.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1254.0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder