HOŞGELDİN KADIN KİMLİĞİM, ELVEDA KİLOLAR
2,5 kilo ağırlığında
cılız, ufak tefek bir kız çocuğu olarak doğmuşum. Pek kolay olmamış doğumum,
belki o zamandan belliymiş hayatın kolay olmayacağı. Çocukken de pek iri bir
çocuk değildim, ufak tefekmişim fotoğraflarımdan gördüğüm kadarıyla. Oğlan
çocuğu gibi kısacık saçlı, her fotoğrafta bacak bacak üstüne atıp artistik
pozlar veren, makyaj yapmayı seven, tırnakları ojesiz kalmayan bir kız çocuğu.
Ailem beni 2. erkek çocukları yapmaya çalıştıkça ben bir savaş verdim hayır kız
çocuğu olacağım diye. Büyüdükçe kilo almaya başladım, ergenlikte yanaklar,
basenler, kollar şişmeye başladı. Çok kilolu değildim ama yine de bol pantolon
giyerdim hep alt kısımları saklamak için. Halbuki kadınların yaptığı
yanlışlardan biridir bu. Pek beğenmezdim kendimi ergenliğimde, sivilceler
çıkar, göğüsler çıkar, bende de hepsi oldu, aynalara sinir olurdum, sanki
tipsiz gösteriyordu beni. Ergenliğin sonlarına doğru ilerliyor zaman.
Üniversiteye girmeye yakın zamanlar. Yani kısacası en kötü hissettiğim
zamanlar. Bunalım, uykusuzluk, hazımsızlık, hastalıklardan toparlanma. Tuvalete
gitmek bile benim için büyük bir sorun. Sindirime yardımcı yoğurtlar,
kayısılar, şunlar bunlar, faydası olmayan şeylere devam. Ve ardından bir anda
alınmaya başlanan kilolar. Standart bir kadın olarak fazla uzun boy da yok.
Kilo oldu 65. Kısa boylu bir su bidonu gibiyim. Hiçbir kıyafetim olmuyordu. Ne
yapılır, tabi ki elbise dolabı yenilenir. 3-4 tane kıyafet aldım yeni, bu
kilolar kısa zamanda gitmeliydi, bu yeni bol kıyafetlere fazla alışmamalıydım.
O kıyafetler bir süre üzerimdeydi, özellikle birkaç tanesini belirletip
değiştirip giyiyordum. (Kilo verdikten sonra ilk iş onları birilerine verdim,
görmek bile istemedim.)
Bu arada şu anda
Hakkın rahmetine kavuşmuş sevgilisi eski psikiyatristimle olan macerayı da
atlamamak lazım. Sadece 1 kez gittim, yarım saate yakın konuştuk ve seni biraz
üzgün gördüm dedi. ‘Ciddi misin? Ben de bu cümleyi duymak için gelmiştim zaten’
demek gelmişti bir an içimden. Ve hemen bana bir antidepresan yazdı. Reçete
hazırdı zaten adamın kafada. 1 seneye yakın kullandım o lüzumsuz ilacı. 2 gün
almayı unuttuğumda tansiyonumun bir anda 13, bir anda 8 olduğunu hatırlıyorum.
Onu yaşadıktan sonra, ilaç bırakma sürecinde evden çıkmaya korkuyordum,
bayılacağım bir yerde diye. Tabi bu sürede vücudumda şişkinlik olmaya başladı,
kilo değil, tuhaf bir şekilde şişiyordum. Ruh halimiz düzelsin diye doktora
gittik, şişmeye başladık diyordum kendi kendime. Tabi uyku saatlerinin de
uzaması bu durumu arttırdı. Yürüyüş, koşu gibi hareketlerim de sınırlı, kafam
uyuşuk dolaşıyorum, yiyip yiyip oturdum bir de. Gelsin kilolar.
Aradan geçen birkaç
yıldan sonra üniversiteye başladım kolları, vücudu yapılı, şap şap ses çıkan
bir genç olarak. Kıyafet tarzı henüz oturmamış, kilolarından tam kurtulamamış,
yine kısa saçlı bir genç kız. Özel üniversite kazandım, etrafımdaki teyzeler,
‘oh ne güzel zengin yakışıklı çocuklar vardır orada’ diye göbek atıyorlar benim
adıma. Ben ise bu tiple çok da başarılı olacağımı sanmıyorum. İncecik incecik,
kokoş kızlar var okulda. Benim pek şansım yok galiba diye düşünüyordum. Ama
çalışmalara başladım, arada elbiseler giymeler, yediklerime biraz daha dikkat
etmeler. Kararlıydım, değişeceğim.
Üniversitenin 3.
yılı. Terapiye başladım. Kilolar biraz gitti fakat hala çıtı pıtı bir halde
değilim. Yanlara doğru gidiyor benim vücut. Vücudumun aşağı taraflarının da
yine maşallahı var. Dar kesim pantolon o zamanlarda moda ama bende pekiyi
durmuyor. Bir de kişilik bozukluğu tanısı koyduğum sevgilim kendi göbeğine
bakmadan bana kilolusun kabul et demiyor muydu, benim bir gıdım olan özgüven
gitmeye başladı. Terapiler başladıktan sonra ilk zamanlarında özellikle seans
sonrası yorgunluklar ve iştahımda azalmaya fark ettim, sindirim sorunu gitmeye
başladı. Küçük çocuklar kaka yapınca anne babası mutlu olur, ben de mutlu
oluyordum. İçimdekileri boşalttıkça terapi odasında, tuvalette de mi boşaltımı
kolay sağlıyordum nedir. Yavaş yavaş kilolar gitmeye başladı. Ama bu üzülecek,
vah vah bir deri bir kemik kalıyorum diyecek bir durum değildi. Zaten öyle
birden de 10 kilo vermedim. Eskiden her boşlukta olduğum anda, kendimi kötü
hissettiğim anda yemeğe saldırıyordum. Özellikle çikolata ve tatlı türü şeyler.
Mutluluk hormonu veriyormuş ya, tabi sonrasında da depresyona dönüşüyor
kilolarla o hormonlar. Tabak tabak yemiyordum ama sanki hayatımdaki boşlukları
ağzımı sürekli dolu tutarak doldurmaya çalışıyordum. Şimdi ise boşluklarım
sanki seanslarımla doluyor, oturup düşünüyorum öyle uzun süre, katatoniye
bağlamış gibi. Mazoşistçe bir zevk oldu bu aslında. Acı çekiyorum, kilo
veriyorum, ama bir yandan da geleceğimin, kişiliğimin vitaminlerini alıyorum
adeta.
Terapi başlayalı
önümüzdeki ay 2 sene olacak. Etrafımdakiler ne zaman biteceğini sorduğunda,
bunu bilmiyorum ve bilmem de pek mümkün değil gibi görünüyor diye cevap
veriyorum. Benim başta düşündüğüm gibi 2 ayda vedalaşılmıyormuş, eğer öyle
olsaydı sadece bunalımım geçerdi. Peki ya oturtamadığım kişiliğim, veremediğim
kilolarım. İnceltemediğim basenlerim ne olacaktı. Onlar da benimle yaşamaya
devam edecekti. Şimdi adeta fare gibi her sandalye arasından geçebiliyorum,
inceldim, neredeyse 36 beden her kıyafeti giyebiliyorum. Beni hem çekici, hem
daha güzel, hem de daha zarif yaptı bu. Bir mağazaya gittiğimde ay size kıyafet
bulmak çok kolay diyorlar. Balo kıyafetim de denediğim 2. kıyafetti. Narsist
kişiliğimi de okşuyor tabi ki, itiraf ediyorum. Bir kadın olarak güzellik,
zayıflık bir yere kadar işe yarıyor, bunu da atlamamak lazım.
Buraya kadar hikayeyi
anlattım, şimdi bunun benim kadın kimliğime, cinsel kimliğimle olan alakasını
düşündüğümde ilginç şeyler çıkacak sanırsam ortaya. Zihnimizdeki kadın algısı
nedir, erkekten ufak, erkekten güçsüz, daha narin, biraz da zayıf
karakterlidir. Erkek onu kollar, kanat gerer, evin reisidir gibi masallarla
büyüdük. Şişman olmak neye yarıyor peki bir kadın için, erkek gücüne yaklaşmak,
iri bir vücuda sahip olmak, sahip olamadıkları penisin yerine kilolarını
koyuyor belki de. Bununla beraber kadın daha çok görünüş, estetikle ön plana
çıkan bir varlık olduğu için bu erkeklerle olan cinsiyet yarışını zarafetini,
güzelliğini yitirerek kaybediyor. Kendi eliyle galibiyeti veriyor aslında.
‘Kilolarla barışık olmak’ gibi günümüzün süslü lafları da kandırmacanın güzel
örnekleri kadınlar için. 65 kilo olduğum zaman hiç de barışık değildim.
Mağazadan alışveriş yapamayıp, sürekli terzi peşinde koşarsanız kendinizle
barışık olamazsınız. İstediğiniz kadar kariyerinizde iyi bir yerde olun, eğer
bir iş yerinde sizinle aynı ismi taşıyan bir iş arkadaşınız varsa hani şişman
olan … hanım diye ayırt edilirsiniz.
Şişman olmak
cinsellikle nasıl ilişkilendirilir diye düşünürsem de şunları buldum. Cinsel
açıdan tatmin olamıyorsa bir kadın, cinsel hayatımız mutlu değilse, daha fazla
yemek yer, o tatminsizliği tüketmeye çalışır. Atasözü ne der ‘bir gram et, bin
ayıp örter’. Neyin ayıbını örtüyor, cinsel yetersizliğin mi yoksa kadının
yıllardır haram, günaha davet eden olarak nitelendirilen vücudunu mu? Henüz
cevabını bulan yok sanırım.
Kadının kilolu olması
onu çelimsiz, güçsüz kuvvetsiz profilden de çıkarıyor gibi bir inanış var bir
yandan da. Ben kilo verdikten sonra insanlar hastalıklı gözüyle bakıyorlardı
uzun bir süre, neyin var çok kilo vermişsin diye soruyorlardı. Bunu soranlar o
basenleri, göbekleri şişmiş, menopoza girmiş teyzeler. Zihinlerinden geçen
haset dolu düşünceler yüzlerine vuruyor aslında, ah ben de bir zamanlar
böyleydim diyorlar eminim. Kadın kadını çekemiyor yine.
Yine kendime
dönersem, kilolu olduğum zamanlarda kadınlıktan çok uzaktım. Sürekli pantolon
giyiyordum, etek, elbise giymiyordum. Kıyafet benim için bir sorun oluyordu. Bu
anlamda da kendime güvenemiyordum bir sosyal ilişki kurarken, önce kendime
inanmalıydım ki, sonra karşımdaki insana (kadın veya erkek) kendimi ifade
edebileyim. Bu olmuyordu, hep 1-0 yenik başlıyordum. Ne kadın olarak
başlıyordum, ne de erkek olarak başlıyordum, çünkü kadınlığımın zarafetini
özlüyordum.
Şimdi en azından
görünüşümle ben bir adım önde başlıyorum bir ilişkiye. Etek giyebiliyorum,
elbise giyebiliyorum. Zarafet sahibi bir kadın olma yolunda ilerliyorum.
Etrafımdaki bunalımlı tipler pek hoşlanmıyor tabi, onlar hala çok zayıfsın gibi
acıyan bakışlarıyla ve kilolarıyla devam ediyorlar hayatlarına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder