NE KADINIM NE ERKEK
NE EŞCİNSEL NE DE LEZBİYEN
Nihayet bir şeyler gün yüzüne çıktı. Uzun
zamandır itiraf etmeye dillendirmeye korkuyordum aslında. Ama hep içimde vardı,
bende de var mı eşcinsellik diye soruyordum kendime. Psikoloji biliminde her
erkeğin içinde bir kadın, her kadının içinde de bir kadın olduğu bir gerçek. Bu
açıdan bakıldığında insan olarak hepimizde eşcinsellik var. Tabi bu
bazılarımızda yoğun yaşanıyor, duygusallıktan eylem boyutuna geçiyor. Ve içinde
duygusallık barındırmayan tamamiyle cinsellik üzerine kurulu eşcinsel seks
hayatı başlıyor.
Ben kendimi şimdiye kadar lezbiyen, eşcinsel
veya ibne olarak konumlandırmadım. Bugün de anladım ki yaşadığım şey sadece
duygusal boyutta içimdeki kadını, annemi aramak aslında. Bir kadına baktığımda
güzelliğine bakıyorum, bu belki de kadınca bir haset. Ama esas aradığım saçımı
okşayacak, iyi bir şey yaptığımda beni takdir edecek bir anne. Tabi ki bunun
nedeni de çocukluğumda, ergenliğimde ve hala alamadığım eksik kalan sevgim,
takdir edilme duygum. ‘Aferin benim kızıma’ bizim evde pek de duyulmayan bir
cümleydi. Hep korkardım hata yapmaktan. Hep de yapardım. Hemen de suratım ve
omuzlarım düşerdi. Onun için hep biraz saf, hassas, narin kaldım. Büyürken,
çatışacağım, kavga edeceğim bir annem de yoktu yanımda. Belki de tam bir
şeyleri değiştirecekken, ya da tam tersi daha kötü bir ilişkimiz olacakken
yalnız kaldım. Annemle kavga edemeden, bir şeylerin hesabını soramadan gitti.
Beni bütün bu düşüncelerle baş başa bıraktı. 8 senedir de benim kadınlıkla
ilgili, büyümekle ilgili soru sorabileceğim hiç kimse yok yanımda. Periyodik
dönemim geldiğindeki tatlı krizimi, karın ağrımı, yüzümün soluk olmasını bilen
bir kadın yok yanımda.
Kendi kendime büyüdüm, seneler geçti. Bu
sürede o kadar çok erkeği aldım ki hayatıma hepsi bu yalnızlığın boşluğunu
dolduracak sanarken hepsi daha çok delik açtı hayatımda. Yama yapmaya
çalışıyorum şimdi o deliklere. Hepsine anne gibi davranmaya çalıştım. Her
ilişkimde ben biliyorum havasındaydım bir bok bilmiyorken. Yani bir erkekle
sidik yarıştırıyordum hep. Penisim yok ama seninle yarışırım. İlişki
zihniyetimde neler var? ; Benim kölem olacaksın. Babam gibi sessiz, pasif bir
adam ol, erkek olma, ama biraz da ol. Beni dinle, sözümden çıkma, beni sev,
ilgilen. Her şeyi bırak, benim ol. Gözümle görünce anladım, ne çok şey beklemişim
bir erkekten, hala da bekliyorum. Ben de erkek olsam ben gibi bir kadından
korkardım.
Yaklaşık son 2 seneyi deneme yanılma yöntemi
ile geçirdikten sonra bir durgunluk dönemi geldi nihayet. Son zamanlarda
gördüğüm rüyalar bir garip hal almaya başladı bu seferde. Bir rüyamda annemle
seviştim, bir rüyamda penisimin olduğunu gördüm. Eyvah başladı bende de
eşcinsel eğilimler. Ne yapsam, söylesem mi, söylemesem mi diye düşünürken
gittiğim son seansımın sonuna doğru bombayı patlattım. Evet rüyamda penisim vardı
ve işiyordum. Büyük bir penisti. (Rüyada bile küçük penis çıkmıyor benden).
Uyandığımda tedirgindim, ne oluyor erkek mi oldum dedim bir an. Erkek olmaktan da korkuyorum çünkü. Kadınım
ben ya nereden çıktı şimdi penis. Peki gerçekten kadın mıyım. Pembe nüfus
cüzdanım olduğuna göre evet. Ama psikolojinin istediği cinsel kimliği oturmuş
sağlıklı bir kadın mıyım? Cevap maalesef ki hayır. Topuklu ayakkabı giymekle,
kısa etek giymekle, erkekleri etkilemekle olmuyor maalesef bu. Denedim, yaşadım
ve anladım sonunda. Çok erkek avladım. Pek de elimden kaçan olmadı. Ama hiçbir
şeyi ispatlamadı bu bana. Evet erkekleri etkileyebiliyorum. Peki ya sonra? İş
gerçek bir ilişkiye dönüşebiliyor mu? Dönüşemiyor. Çünkü orada duygular var,
kadın olmak var, erkeksi yanımı kontrol etmek var. Güç var. Güçlü kadınların
başarabildiği aşkı ben şimdiye kadar başaramadım. Sürpriz bir sonuç da değil
aslında bir aslan da ceylanı avlarken duygusal bağ kurmuyor, sadece karnını
doyurmayı düşünüyor. Ben de egomu şişirecek bir av bulmaya çalıştığım için hep
oyun bozuluyor, ilişkiye dönemiyordu bu av avcı oyunu. Oyunu benim de bozduğum
zamanlar oldu emek vermemek için. Nasıl olsa karnım doydu, ne uğraşacağım
bundan sonra. Alacağımı aldım. Bir kez daha da ispatlamış oldum lezbiyen
değilim. Bir erkeği avladım. Kısa bir zaman sonra da buruşturup atacağım.
Esasında kadınlar dünya var olduğundan beri söyledikleri ‘erkekler kadınları
mendil gibi kullanıp atıyor’ gibi zırvalıklara inanıyorlar ama ellerinde fırsat
olduğu zaman daha acımasızlarını yapıyorlar. İlişki algılarımız da bozuk.
Erkeğe düşman olarak yetiştiriliyoruz. Haliyle rotayı başka tarafa
kaydırıyoruz. Ama içimizde erkeklerden almamız gereken bir intikam büyütüyoruz
yıllarca. Onun için penisimiz varmış, güçlüymüşüz gibi bir hava estiriyoruz.
Tıpkı benim yaptığım gibi. Kabul ediyorum, bütün bunları bir zamanlar yakın
arkadaşımla kurduğum (arkadaşım kadın) duygusal boyuttaki lezbiyen ilişkiden
kurtulmak için yaptım. Bu yazıyı okuyan kadınlar da iyi düşünmeli, kaç kız
arkadaşınızla ay şekerim o kadar konuşuyoruz buluşuyoruz ki seninle karı koca
gibi olduk diye şakalaştınız. Şimdiye kadar yapmadıysanız da bir kadından bunu
duyduğunuzda çok yadırgamazsınız.
30 yaşıma doğru ilerlerken oturup cinsel
kimliğimi düşüneceğimi, içimdeki kadını ortaya çıkarmaya çalışırken lezbiyen
bir taraf ile karşılaşacağımı, erkeksi bir yanımın olmasından korkacağımı, ne
olduğumu bulmanın bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Bugün oyunu bozdum,
utandım, sıkıldım, gözlerimi kaçırdım. Ama bugün bunu kelimelere, bilgisayar
ekranına da döktüm. Evet, ben kadınlığını ispatlamaya çalışan, kadın olmak ve
erkek olmak arasında sıkışmış kalmış acı çeken bir insan evladıyım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder