15 Eylül 2012 Cumartesi

NE KADINIM NE ERKEK NE EŞCİNSEL NE DE LEZBİYEN


NE KADINIM NE ERKEK NE EŞCİNSEL NE DE LEZBİYEN
 Nihayet bir şeyler gün yüzüne çıktı. Uzun zamandır itiraf etmeye dillendirmeye korkuyordum aslında. Ama hep içimde vardı, bende de var mı eşcinsellik diye soruyordum kendime. Psikoloji biliminde her erkeğin içinde bir kadın, her kadının içinde de bir kadın olduğu bir gerçek. Bu açıdan bakıldığında insan olarak hepimizde eşcinsellik var. Tabi bu bazılarımızda yoğun yaşanıyor, duygusallıktan eylem boyutuna geçiyor. Ve içinde duygusallık barındırmayan tamamiyle cinsellik üzerine kurulu eşcinsel seks hayatı başlıyor.
 Ben kendimi şimdiye kadar lezbiyen, eşcinsel veya ibne olarak konumlandırmadım. Bugün de anladım ki yaşadığım şey sadece duygusal boyutta içimdeki kadını, annemi aramak aslında. Bir kadına baktığımda güzelliğine bakıyorum, bu belki de kadınca bir haset. Ama esas aradığım saçımı okşayacak, iyi bir şey yaptığımda beni takdir edecek bir anne. Tabi ki bunun nedeni de çocukluğumda, ergenliğimde ve hala alamadığım eksik kalan sevgim, takdir edilme duygum. ‘Aferin benim kızıma’ bizim evde pek de duyulmayan bir cümleydi. Hep korkardım hata yapmaktan. Hep de yapardım. Hemen de suratım ve omuzlarım düşerdi. Onun için hep biraz saf, hassas, narin kaldım. Büyürken, çatışacağım, kavga edeceğim bir annem de yoktu yanımda. Belki de tam bir şeyleri değiştirecekken, ya da tam tersi daha kötü bir ilişkimiz olacakken yalnız kaldım. Annemle kavga edemeden, bir şeylerin hesabını soramadan gitti. Beni bütün bu düşüncelerle baş başa bıraktı. 8 senedir de benim kadınlıkla ilgili, büyümekle ilgili soru sorabileceğim hiç kimse yok yanımda. Periyodik dönemim geldiğindeki tatlı krizimi, karın ağrımı, yüzümün soluk olmasını bilen bir kadın yok yanımda. 
 Kendi kendime büyüdüm, seneler geçti. Bu sürede o kadar çok erkeği aldım ki hayatıma hepsi bu yalnızlığın boşluğunu dolduracak sanarken hepsi daha çok delik açtı hayatımda. Yama yapmaya çalışıyorum şimdi o deliklere. Hepsine anne gibi davranmaya çalıştım. Her ilişkimde ben biliyorum havasındaydım bir bok bilmiyorken. Yani bir erkekle sidik yarıştırıyordum hep. Penisim yok ama seninle yarışırım. İlişki zihniyetimde neler var? ; Benim kölem olacaksın. Babam gibi sessiz, pasif bir adam ol, erkek olma, ama biraz da ol. Beni dinle, sözümden çıkma, beni sev, ilgilen. Her şeyi bırak, benim ol. Gözümle görünce anladım, ne çok şey beklemişim bir erkekten, hala da bekliyorum. Ben de erkek olsam ben gibi bir kadından korkardım.
 Yaklaşık son 2 seneyi deneme yanılma yöntemi ile geçirdikten sonra bir durgunluk dönemi geldi nihayet. Son zamanlarda gördüğüm rüyalar bir garip hal almaya başladı bu seferde. Bir rüyamda annemle seviştim, bir rüyamda penisimin olduğunu gördüm. Eyvah başladı bende de eşcinsel eğilimler. Ne yapsam, söylesem mi, söylemesem mi diye düşünürken gittiğim son seansımın sonuna doğru bombayı patlattım. Evet rüyamda penisim vardı ve işiyordum. Büyük bir penisti. (Rüyada bile küçük penis çıkmıyor benden). Uyandığımda tedirgindim, ne oluyor erkek mi oldum dedim bir an.  Erkek olmaktan da korkuyorum çünkü. Kadınım ben ya nereden çıktı şimdi penis. Peki gerçekten kadın mıyım. Pembe nüfus cüzdanım olduğuna göre evet. Ama psikolojinin istediği cinsel kimliği oturmuş sağlıklı bir kadın mıyım? Cevap maalesef ki hayır. Topuklu ayakkabı giymekle, kısa etek giymekle, erkekleri etkilemekle olmuyor maalesef bu. Denedim, yaşadım ve anladım sonunda. Çok erkek avladım. Pek de elimden kaçan olmadı. Ama hiçbir şeyi ispatlamadı bu bana. Evet erkekleri etkileyebiliyorum. Peki ya sonra? İş gerçek bir ilişkiye dönüşebiliyor mu? Dönüşemiyor. Çünkü orada duygular var, kadın olmak var, erkeksi yanımı kontrol etmek var. Güç var. Güçlü kadınların başarabildiği aşkı ben şimdiye kadar başaramadım. Sürpriz bir sonuç da değil aslında bir aslan da ceylanı avlarken duygusal bağ kurmuyor, sadece karnını doyurmayı düşünüyor. Ben de egomu şişirecek bir av bulmaya çalıştığım için hep oyun bozuluyor, ilişkiye dönemiyordu bu av avcı oyunu. Oyunu benim de bozduğum zamanlar oldu emek vermemek için. Nasıl olsa karnım doydu, ne uğraşacağım bundan sonra. Alacağımı aldım. Bir kez daha da ispatlamış oldum lezbiyen değilim. Bir erkeği avladım. Kısa bir zaman sonra da buruşturup atacağım. Esasında kadınlar dünya var olduğundan beri söyledikleri ‘erkekler kadınları mendil gibi kullanıp atıyor’ gibi zırvalıklara inanıyorlar ama ellerinde fırsat olduğu zaman daha acımasızlarını yapıyorlar. İlişki algılarımız da bozuk. Erkeğe düşman olarak yetiştiriliyoruz. Haliyle rotayı başka tarafa kaydırıyoruz. Ama içimizde erkeklerden almamız gereken bir intikam büyütüyoruz yıllarca. Onun için penisimiz varmış, güçlüymüşüz gibi bir hava estiriyoruz. Tıpkı benim yaptığım gibi. Kabul ediyorum, bütün bunları bir zamanlar yakın arkadaşımla kurduğum (arkadaşım kadın) duygusal boyuttaki lezbiyen ilişkiden kurtulmak için yaptım. Bu yazıyı okuyan kadınlar da iyi düşünmeli, kaç kız arkadaşınızla ay şekerim o kadar konuşuyoruz buluşuyoruz ki seninle karı koca gibi olduk diye şakalaştınız. Şimdiye kadar yapmadıysanız da bir kadından bunu duyduğunuzda çok yadırgamazsınız.
 30 yaşıma doğru ilerlerken oturup cinsel kimliğimi düşüneceğimi, içimdeki kadını ortaya çıkarmaya çalışırken lezbiyen bir taraf ile karşılaşacağımı, erkeksi bir yanımın olmasından korkacağımı, ne olduğumu bulmanın bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Bugün oyunu bozdum, utandım, sıkıldım, gözlerimi kaçırdım. Ama bugün bunu kelimelere, bilgisayar ekranına da döktüm. Evet, ben kadınlığını ispatlamaya çalışan, kadın olmak ve erkek olmak arasında sıkışmış kalmış acı çeken bir insan evladıyım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder